2 Mart 2016 Çarşamba

ESMÂÜ'L-HÜSNA (ALLAH'IN GÜZEL İSİMLERİ)

Yaşadığımız dünya, felekler, yıldızlar, ay ve güneş birer âlemdir. Bütün bu âlemler bir ahenk içindedirler. Bu, Allah'ın Rab sıfatının bir tecellisidir. Dünyadaki düzenin kaidelerini koyup, varlıkları bir ahenk içinde yaşatma da Rab sıfatının gereğidir.
 
Doğmamız, büyümemiz, ölmemiz, insanlardâki yücelik, ahlâk, terbiye, kemal hep Rubûbiyet sıfatının yansımasındandır. Gözün görmesi, aklın ermesi, bütün iş ve hareketler, olma ve oluşma Rab sıfatının bir tecellisidir. Onsuz bir hareket ve düşünce yoktur.
 
Gerek Kur'ân-ı Kerîm'de gerek hâdis-i şeriflerde gecen birçok güzel ismi vardır. Aslında bu isimleri iki grupta ele almak mümkündür:
 
a) Hak Teâlâ'nın zatına mahsus bir özel isim olan "Allah" lâfz-ı şerifi Ondan başka bir varlık hakkında kullanılmamıştır. Kullanılması caiz değildir. Bu ismin tesniyesi (ikil siğası) ve çoğulu da yoktur. Bir başka dile tercüme edilemez, hiçbir kelime onun yerini tutamaz.
 
b) Allahu Teâlâ'nın ikinci gruba giren isimleri, sıfatlarından alınan isimlerdir. Ayet ve Hadislerde Cenâb-ı Hakk'ın pekçok güzel isminden bahsedilir. Bunlardan her biri O'nun sıfatları ile ilgili ve onlardan alınan isimlerdir. Rahman, Rahîm, Âlîm, Hâlik vs. gibi. Bu isimler bir başka dile tercüme edilebilir. Meselâ, Hâlik ismi, yaratan veya yaratıcı olarak söylenebilir. Müminin Allah hakkındaki inancı, O'nun zâtının mukâddes olduğu, diğer zat ve eşyâyâ benzemediği, yüce sıfatlarla sıfatlandığıdır. Allah kendisini Esmâü'l-Hüsnâ en güzel isimler ile isimlendirmiştir (el-A ‚râf, 7/180; el-Isrâ, 17/1 10; Tâhâ, 20/7; el-Haşr, 59/24). Doksan dokuz adet olan bu isimlerin basında "Allah gelir. Diğer isimlerin hiçbiri anlam ve içerik itibarıyla "Allah" isminin yerini alamaz. Bu nedenle, Islâm'a girecek kişi, "Lâ ilâhe Illâllah" der; "Lâ ilâhe illarahman" demez. Namaza başlarken, "Allahü Ekber"der; "Rahman Ekber" diyemez. Allahu Teâlâ'nın bütün isimleri güzeldir. Kur'an-ı Kerîm'de, "Allah'ın güzel isimleri vardır. O halde Allah'a o güzel isimlerle dua edin" (el-A'râf, 7/180);
 
"De ki: "Ister Allah deyip dua edin, ister Rahman deyip dua edin; hangisi ile dua ederseniz edin, onun güzel isimleri vardır " (el-Isrâ, 1 7/110) buyurulmuştur
 
Peygamber efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Allahu Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) cennete gider. şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever" (Buhârî, Daavât, 68). Allahu Teâlâ'nın isimleri doksandokuz isimden ibaret değildir. O'nun ayet ve Hadislerde gecen başka isimleri de vardır. Yalnız Tirmizî ve Ibn Mâce'de geçen bir hadiste bu doksandokuz isim teker teker sayılmıştır.

İŞTE ALLAH'IN 99 İSMİ VE ANLAMLARI



1 - ALLAH : Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir. Yani O'nun zat ve özel ismidir. Diğer isimler fiilleri, sıfatları ve tecellileri ile ilgilidir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"En güzel isimler Allah"ındır. O"na o güzel isimleriyle dua edin." (Araf,180)

Kur'an'daki Esma'ül Hüsna'dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Allah'ın doksan dokuz isminin en büyüğüdür.
 
Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor:
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."

Esmâ'ül Hüsna'nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce Yaratıcı'nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu  yüzden el-Esmau'l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada  yandırılır. Bu nedenle "Rahman, Rahim, Aziz, Gaffar, Kahir Allah'ın adlarındandır deriz. " Ama Allah, Rahman'ın adlarındandır" demeyiz.

Allah isimi Kur'an'da 2697 yerde geçmektedir.


2 – ER RAHMÂN: Bütün Yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden (Esirgeyen, bütün canlılara nimet veren) anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor: Biz, Rahmanın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldıkmı?" (Zuhruf, 45)

Bu sıfat dünyada hem müminlere ve hem de kafirlere şamildir. Çünkü Allah dünyada mümine ve kafire rızık veriyor, hiç birisini ayırt etmiyor.
 
Rızıkları, ihtiyaçları ve her türlü iyilikleri ihsan husunda rahmetini mahlukatından hiç esirgemeyen anlamında olan Rahman, Rahim isminden daha geniş kapsamlı bir mana ifade eder.
 
Yüce Allah bir kudsi hadiste şöyle buyurur: "Rahmetim gadabımı geçmiştir."
3 – ER RAHİM: Çok merhamet eden, büyük nimetler veren yani Bağışlayıcı ve merhamet edici anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
 
"O Rahmân'dır ve Rahim'dir" (Fatiha, 3)
 
"O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah"tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân"dır, Rahîm"dir." (Haşr, 22)
 
Cennette bize cemalini Rahim sıfatının tecellisi ile gösterecektir. Bu muazzam isminden ve onun tecellisinden iman etmeyen ve imandan mahrum olarak bu dünyadan göçenler istifa edemiyeceklerdir. Besmelede ve Fatiha'da her zaman bu isimler sayesinde Cenab-ı Hak'tan rahmet ve merhamet istemekteyiz.
 
Kur'an-ı Kerim'in 115 ayetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile birlikte olmak üzere "rahim" sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayettede "erhamü'r-rahimin (merhametlilerin en merhametlisi)" tamlaması kullanılmıştır.
4 – EL MELİK: Bütün Kainatın Tek Sahibi ve mutlak hükümdarı yani Herşeyin hakimi, bütün kâinatın hükümdarı manasına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir." (Mü'minûn, 116)

Melik ismi, gerçek anlamda her yönüyle yalnız Allah içindir. Bu sıfat, Allah'ın diğer bütün kemâl sıfatlarının var olmasını zorunlu kılar.
 
Melik ya da malik olma, malik olunan şey üzerinde istenildiği biçimde tasarrufta bulunmayı gerektirir.
 
Bütün kainat Allah'ın mülküdür ve Allah mülkünde dilediği gibi tasarruf sahibidir.
 
İnsan yeryüzünde halife olduğu için, kendisine yeryüzü mülkü  üzerinde izafi bir meliklik yetkisi tanınmıştır.
 
Herkesin belli  bir tasarruf sahası vardır. Fakat bu tasarruf, hiç bir zaman mutlak değil, sınırlı ve Allah'ın tanıdığı alanda sadece bir emanettir.
 
Allah Teâlâ için insanların meliki denirken, O'nun insanlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğu anlatılmak istenir. Fakat şirk koşan insanlar, Allah'ın melikliğini yeryüzünde ve dolayısıyla insanlar üzerinde tasarruf sahibi olmak ve yeryüzündeki servetleri, yani mülkü diledikleri gibi kullanmak için gasbetmeğe çalışırlar.
 
5 – EL KUDDÛS: Hatadan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten pek uzak, pek temiz, yani Her türlü eksiklikten münezzeh, pek temiz anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder."
(Cuma,1 )

"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk kostuklarından çok yücedir." (Haşr, 23)

O, zatına yakışmayan her şeyden münezzeh, bütün vasıflarda en mükemmel, tahdid ve tasvire sığmayan, öğülmeye layık kemal, fazilet ve güzellik sıfatları kendinde olandır.
 
Kuddus ismi çok temiz ve çok pak manasına geliyor. O'nda hiç bir noksanlık bulmak mümkün değildir. Kullar hata yapma sıfatına haizdir. Fakat Mevla ise hata yapmaktan münezzehtir. Çirkin şeylerden uzaktır ve insanlarda beliren bütün beşeri sıfatlardan münezzehtir.
 
Allah'ın son derece aciz olarak yarattığı insanlar hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşerler. Aynı zamanda hem bedeni, hem ruhi yönden son derece eksiklik ve acz içindedirler. Ömürleri boyunca bedenlerine bakmak, yaşayabilmek için ona sürekli ihtimam göstermek zorundadırlar. Bedenlerini biraz fazla çalıştırsalar, birkaç gün uykusuz, bir gün susuz bıraksalar son derece aciz bir duruma düşmüş olurlar. Ancak herşeyin Yaratıcısı ve 'en güzel isimlerin sahibi' olan Allah elbette tüm eksikliklerden münezzehtir.

Müslüman daima Allah'ı yüceltmeli ve O'nu her türlü noksanlıktan tenzih etmelidir. Sonra da bütün haramlardan, mekruhlardan, şüpheli şeylerden ve yararsız mubahlardan kendisini arındırıp temizlemeli ve Mevla'sına ibadet etmekle meşgul olmalıdır. Kendisi için yararlı olan ilimleri öğrenmeye ve güzel ahlaki davranışlar kazanmaya çalışmalıdır. Beden ve ruhu arındırmanın yolu, Allah'ı tanımak ve yararlı ilimler öğrenip onunla amel etmektir.

6 –
 ES SELAM: Kullarını selamete çıkaran, Cennetteki bahtiyar kullarına selam veren yani Kullarına rahmet ve bereket ihsan eden, onları emin kılan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir." (Haşr,23)

Selâmette olan, selâmette kılan. 'Selâm' kelimesi Kur'anı Kerimde 33 defa geçer ama bunlardan yalnız bir tanesi (Haşr, 23) Allah'ın ismi olarak geçmektedir.

Resulullah buyuruyor:
"Ey Allah'ım! Sen Selam'sın; Selâm yalnız sendedir. Ey ikram ve celâl sahibi olan! Sen ne yücesin."

Selâm ismi, Yüce Allah'ın kemalatının tümünün isbatını ve noksan sıfatların tümünün O'ndan uzaklaştırmayı içermektedir. Bunun manası şöyledir: "Subhânallahi ve'l-Hamdu lillah."  Bu tesbih, yüce Allah'ın Ulûhiyyette ve tazimde tek olduğunu kapsamaktadır.  Ve aynı şekilde "Lâ ilahe illalahu vallahu ekber" de Ulûhiyyette ve tazimde tek olduğunu kapsamaktadır.
 
Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor. 'Selâm' olan Rabbimiz bütün bunlardan salimdir. İslâm dinini indirerek selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasına köprü olan selâmı, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz Mü'minleri Cehennem azabından selâmette kılandır.
 
Allah'ın Selam sıfatı aynı zamanda cennete kabul ettiği kullarına selam vermesi anlamına da gelir.

Cenab-ı Hak:

"Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır)" (Yasin,58)
 
İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. (Furkan,75)
 
şeklinde buyurarak cennete giren insanlara sözlü olarak selam vereceğini bildirir. Kuşkusuz Allah'ın selamı müminler için olabilecek en büyük müjdedir.
7 – EL MÜ"MİN: Gönüllerde iman ışığı uyandıran, kendine sığınanları koruyup rahatlatan yani Güven veren, vaadine güvenilen. Mahlukatı zulümden ve tehlikelerden koruyan. Ahirette müminleri azabtan emin kılan. Peygamberleri mücizelerle tasdik eden. Gönüllere iman veren, kendisine güvenenlere emniyet sağlayan ve ferahlık bahşeden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (Haşr,23)
Bunun kısaca manası inanan demektir. Fakat bu mana biz kullar içindir. Allah için olan mana yukarıdaki manadır. Mümin ismi kulun en seçkin ve en şümullu ismidir. Cenab-ı Hak kulunu o kadar seviyor ki, kendine mahsus olan özel ismi kuluna vermiştir. Tam anlamıyla müminlik sıfatlarını taşıyan insan için dünyada ve ahirette sıkıntı yoktur. Sırat köprüsünden geçerken, cehennem seslenerek: "Geç ey mümin, zira senin nurun benim narımı söndürüyor." diyecek. Müminin derecesi bu kadar yüksek olacaktır. 

Allah, kıyamet günü azap gören mü'minleri cehennemden çıkardıktan sonra onlara derki:

"Mü'min benim, sizler de mü'minlersiniz"


8 - EL MÜHEYMİN: Gözeten ve Koruyan yani Gözetici ve koruyucu anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selamdır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (Haşr,23)

Görüp gözeten, her şeye şahid olan koruyan ve bekçilik eden de O'dur.
 
Müheymin kelimesinin aslı "Müeymin"dir. Kolaylık için kelimedeki hemze harfi "ha" harfine dönüştürülmüştür. Arap dilinde bu tür dönüşümler vardır.
 
Müheymin, doğrulayıcı, tasdik edici ve güvenilir anlamındadır. Kur'an, kendisinden önceki kitapları doğrulayan bir kitaptır.
 
Tüm evrenin kusursuz bir düzen içerisinde var olmasını sağlayan fizik yasaları, onları meydana getiren Allah'ın, kulları üzerindeki İlahi korumasına da en güzel delilleri oluştururlar.

9 – 
EL AZÎZ: Mağlup edilmesi mümkün olmayan galip yani İzzet, azamet sahibi; her işte galip anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"..O, üstün ve güçlü olandir, hüküm ve hikmet sahibidir." (İbrahim,4)

Kur'an-ı Kerim'de doksanbir yerde geçmektedir. Fakat hiç bir yerde tek başına  zikredilmemiş; daima Esma-i Hüsna'dan diğer bir isimle beraber varid olmuştur.
 
Allah'ın 'Aziz' sıfatı, O'nun hiçbir zaman mağlup edilemeyeceğini, her zaman galip olanın Kendisi olduğunu ifade eder. Allah kainatta mutlak kuvvet sahibidir ve O'ndan üstün hiçbir güç yoktur.
 
O hiç bir şekilde ve surette asla yenilgiye uğramayan, her şeye gücü yetendir.
O, haksızlık yapılamayacak kadar güçlüdür.
O en üstündür, en yücedir, şeref ve izzet sahibidir.

10 –EL CEBBÂR: Eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya müktedir olan yani Dilediğini cebir yoluyla yapan, kayıtsız şartsız herkese cebredecek güçte olan, hiç kimse tarafından kendisine cebir olunamayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'dır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir.  Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir."
(Haşr, 23)

Hüküm sahibi Allah'tır. O ne derse olur, muradı yerine gelir. Bir hadis-i kudsisinde ""Ey kulum, sen murad edersin ben de ederim, Fakat senin muradın olmaz, benim muradım olur." buyurmuştur.


11 –EL MÜTEKEBBİR: Her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren yani En büyük ve en yüce olan, büyüklüğünü, ululuğunu her an ve her yerde gösteren anlamına gelir.


Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir."
(Haşr, 23)

12 
EL HÂLIK : Bütün varlığı, halleri ve hadiseleri, tayin ve tesbit eden hepsini yoktan var eden yani yaratıcı anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?" (Fatır, 3)
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir." (En'am 102)
 
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. (Enam, 101)
 
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad, 16)
 
Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz." (Fussileti, 21 )

13 – EL BÂRİ" : Eşyayı ve herşeyin vucüdunu herşeyin birbirine uygun halde yaratan yani Her şeyi düzenli bir şekilde yaratan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir."
(Haşr, 24 )

14 –EL MUSAVVİR :
Tasvir eden, herşeye bir biçim ve özellik veren yani herşeye şekil ve suret veren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr,24)

Dünya üstünde yüz binlerce farklı türde canlı yaşar. Bu türlerin hepsi birbirlerinden tamamen farklı görünüşlere ve olağanüstü özelliklere sahiptir.

15 EL ĞAFFÂR : Mağrifeti pek çok yani Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (Hacc, 60)
 
"Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup sonra da doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım." (Taha, 82)

"De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (Zümer, 53)
"Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin." (Zümer, 53)

16 –EL KAHHÂR 
: Herşeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim olan yani İsyankarları kahreden, hiç bir şekilde mağlub edilemeyen, üstün gelinemeyen anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." (En'am,18 )

"...De ki: 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır.' " (Ra'd,16)
 
Mülkün, üstünlüğün, güç ve kuvvetin tamamı tek ve kahhâr olan Allah'a aittir. O'nun dışındaki her şey, mağlub ve yeniktir. Zalim ve zorbaların belini kıran, isyankar ve haddi aşanların boyunlarını büken, dünyadaki emellerine kavuşmalarına mani olan Allah'tır. Varlıların dilek ve istekleri dahil O'nun dilemesi altındadır.

Yüce Allah buyuruyor:

"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (İnsan, 30)

17 – EL VEHHÂB : Her türlü nimeti devamlı bağışlayan yani Karşılıksız veren, sonu gelmeyen bağışların sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?" (Sad, 9)
Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan.

18  ER REZZÂK : Yaratılmışlara faydanılacak şeyleri ihsan eden yani Rızık ihsan edici, tekrar tekrar, bol bol rızık veren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah, dilediğine hesapsiz rızık verir." (Bakara, 212)
"Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır..." (Ankebût, 60)
 
19 EL FETTÂH : Her türlü zorlukları açan ve kolaylaştıran yani Hayır kapılarını açan, hüküm veren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir." (Sebe, 26)
Taraflar arasında hüküm veren; birine yardım edip zafere ulaştıran; hayır ve rahmet kapılarını açan O'dur.

20 –EL ALÎM 
: Her şeyi çok iyi bilen yani hakkıyla herşeyi bilen anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir." (Tâ-Hâ, 7)
"Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır." (Tevbe, 78)

"... Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Enfal, 71)
Allah'ın bilgisine sınır yoktur. O her şeyi bilir.
Kur'an'da Allah'ın ilminin her şeyi kuşattığı ve O'nun herşeyi en ince detayları ile bildiğini belirten birçok âyet-i Ker'ime vardır.
Olmuşları olduğu gibi, olacakları da, olmuşlar kadar açık ve seçik bilir.
Hiç bir şey ilminin dışında değildir.
 
21 –EL KÂBID : Sıkan, Daraltan yani Ruhları kabzeden, canalan, sıkan, daraltan, rızkı belli ölçülerde veren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"... Ancak O"na döndürüleceksiniz." (Bakara, 245)

Kullarına kudretiyle ve iradesiyle muamele ederel maddi ve manevi alanda daraltan manasındadır. El Kabız ismi Kur'ân'da isim olarak zikredilmemekle birlikte Allah'ın kabzetmesi fiili olarak zikredilir.
Bütün canlılara hayat veren, ölüm anında varlıkların ruhlarını kabzeden O'dur.

22 –EL BÂSIT : Açan, Genişleten yani Ruhları bedenlere yerleştiren, genişleten, açan ve bolluk veren anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Eğer Allah, kullari için rızkı (sınırsız) geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O, dilediği miktar ile indirir. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir." (Şura, 27)

Dilediği kullarının rızkını genişleten veya ruhlarını cesetlere yayan anlamına gelir.

23 –EL HÂFIZ : Yukardan aşağıya indiren alçaltan yani Aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O aşağılatıcı, yücelticidir." (Vakia, 3)

Allah, bu dünyada ve ahirette mü'min kullarını yükselten, inkarcı ve münafıkları da alçaltandır.

24 –ER RÂFİ" : Yukarı kaldıran, yükselten yani Dereceleri yükseltici, rızkı yükseltici anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah)tır...." (Mü'min, 15)

Resulullah buyuruyor:
"Kendisine haksızlık yapılan bir kul, buna sabrederse, Allah onun izzet ve onurunu daha fazla artırır. Allah için alçak gönüllü olan kulu, Allah mutlaka yükseltir"

25 –EL MUİZZ : İzzet veren, ağırlayan yani yükselten anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Âl-i İmran, 26)

26  –EL MUZİLL : Zelil eden, alçaltan yani zillet veren, hor ve hâkir eden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır." (Tevbe, 2)
"O gün, öyle yüzler vardır ki, zillet içinde aşağılanmıştır." (Gaşiye, 2)
Hor ve hakir edilme, Allah'ın inkarcıları uğrattığı "dünya azabı"nın bir parçasıdır. Tüm hayatlarını başkalarına gösteriş yapmak, onlardan takdir toplamak için sürdüren inkarcılar için 'hor ve aşağılık kılınma', son derece büyük bir azaptır.

27  –ES SEMî" : Herşeyi iyi işiten yani Herşeyi layıkıyla duyan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Şüphesiz Allah, isitendir, görendir." (Mümin, 20) 

"Allah işitendir, görendir." (Nisa, 134)   

Cenab-ı Hakkın sübuti sıfatlarından birisi de Semi'dir. Yani işiticidir. O'nun işitmesi kulakla değil, kendine özgü kudretledir. Cenab-ı Hak kainatta insan, hayvan ve bütün varlıkların seslerini bir anda işitir ve değerlendirir.

Gizli veya açık söylenen her sözü eşit olarak işitendir. O'nun işitmesi bütün sesleri kuşatmıştır.Varlıkların seslerini asla birbirine karıştırmaz ve şaşırmaz. Birinin sesini işitmek, ötekinin sesini de işitmeye mani olmaz. Talep edenlerin çokluğu, onu şaşırtmaz ve yanıltmaz.

28  –EL BASÎR : Her şeyi iyi gören yani çok iyi gören anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır." (En'am, 103)
 
"....Şüphesiz Allah, işitendir, görendir." (Hac, 61)
 
"...Allah işitendir, görendir." (Nisa, 134) 
Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiç bir şey engel olamaz.

29 –EL HAKEM : Hükmeden, hakkı yerine getiren yani Hükmedici, bilgisi ve adaletiyle nihai hükmü  veren anlamına gelir.

"Allah size Kitab'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? " (Enam, 114)
 
"... Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir."  (Araf, 87)

30  –EL ADL 
: Çok Adaletli yani mutlak adil anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır..." (En'am 115)

Allah bütün söz ve fiillerinde mutlak adalet sahibidir. O'nun kararı doğru, hükmü adildir.

31 -EL LATÎF : En ince işlerin bütün İnceliklerini bilen, kullarına iyilikler ulaştıran yani Sonsuz lütuf ve kerem sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür." (Şûra, 19)

32 –EL HABİR : Herşeyin iç yüzünden gizli taraflarından haberdar yani Herşeyden haberdar olan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak Buyuruyor:
"Allah bilendir, hikmet sahibidir." (Enfal,71)
"O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır". (Enam, 18)
"Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır." (Mülk, 14 )
"Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşr Suresi, 18)

Yerde ve gökte daha bilmediğimiz  birçok alemlerde ne kadar varlıklar varsa onların bütün hareketlerinden Hz.Allah haberdardır. O'nun haberi olmadık hiçbir şey mevcut değildir.

33 –EL HALÎM : Suçlara karşı hemen ceza vermeyen yumuşak davranan, süre veren yani Yumuşak huyluluk sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir."  (Bakara, 235)
"Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir." (Hac 59)
"Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır." (Fatır, 41)
"el-Halim" kelimesi Kur'an'ın 15 yerinde geçmekte olup bunlardan on birinde Allah'a izafe edilmiştir. "el-Halim" kelimesi tek başına kullanılmayıp altı ayette "bütün günahları bağışlayan" anlamındaki "el-Gafûr", üç ayette "hakkıyla bilen" anlamındaki "el-Alim", bir ayette "her şeyden müstağni olan, kendi dışındaki her şeyin O'na muhtaç olduğu varlık" anlamındaki "el-Gani", bir ayette de "az iyiliğe çok mükafat veren" anlamındaki "eş-Şekür" ismiyle birlikte anılmıştır.

34 –EL AZİM : Çok Azametli yani Sonsuz azametli, en büyük ve ulu anlamına gelir.
"O, yücedir, büyüktür." (Bakara, 255)
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur." (Şura, 4)

35 –EL GÂFÛR : Affı ve mağfireti pek çok yani Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (Hacc, 60)
"Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup sonra da doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım." (Taha, 82)

"De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (Zümer, 53)
"Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin." (Zümer, 53)

36 –EŞ ŞEKÛR : Kendi rızası için yapılan iyiliklere daha fazlasıyla karşılık veren yani Yapılan görevlere karşı bol karşılık veren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur, Halim'dir. " (Teğabün, 17)
Şükür; teşekkür etmek, insanlık kurallarına uyarak nankörlük etmemek anlamlarına gelir. Şükretmeyen, verilen nimetlerin kimler tarafından verildiğini farketmeyn insan nankör bir insandır.

Şekûr, şükrü devam eden ve büyük-küçük ibadet ayrımı yapmaksızın şükrü bütün itaat edenleri kapsayandır.

37 –EL ALİYY : Pek yüce, Pek yüksek yani En üstün ve en yüksek anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O, yücedir, büyüktür." (Bakara, 255)
"Allah yücedir,  büyüktür." (Nisa, 34)
"O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir." (Rad, 9)
Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Bütün dereceler ve mertebeler O'ndan aşağıdır. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir. Zira varlıklar ya etkileyen veya etkilenendir. Etkileyen etkilenenden üstündür. Allah Teâlâ, her varlığı etkileyendir. Bütün varlıklara O'nun bir eseri ve etkilenenidir. Bu yüzden O, bütün varlıklardan daha üstün ve yücedir.

38 –EL KEBÎR : En büyük, pek büyük yani Mutlak büyük anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O, gaybı da, müsahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir." (Ra'd, 9)
"Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür." (Nisa, 34)
"Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür." (Hacc, 62)
"Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür." (Lokman, 30)
"O, çok Yücedir, çok büyüktür." (Sebe, 23)

"Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır." (Mumin, 12)
O, her şey kendisinden daha küçük olan ve hiçbir şekilde, hiçbir çerçeveye sığdırılamayan tek ve biricik büyüktür.

39 –EL HAFÎYZU 
: Yapılan işleri bütün tafsilatıyla tutan, herşeyi belli bir vakte kadar bela afetten koruyan yani Koruyucu ve muhafaza edici anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;" (Saffat,7)
"...Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur." (Sebe,21)
"O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar." (Ra'd,11)
 
"El-Hafiz" ismi Kur'an-ı Kerim'in 6 yerinde geçmektedir.

Melekler insanları Allah'ın emri ile korumaktadırlar. Bunun yanında işlediklerinide kaydetmekte, böylece korumaya almaktadırlar. Allah, dostlarını günah işlemekten ve şeytanın tuzaklarına düşmekten korur.

40 –EL MUKÎT : Her yaratılmışın gıdasını, azığını veren yani Gıda veren, bakıp koruyan anlamına gelir.
Gıdalandıran, besleyen, bakıp  gözeten, muktedir olan, her şeyin karşılığını veren, gözetici ve şahit.
Herkese uygun olarak gıdalarını yaratan O'dur.

41 –EL HASÎB : Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiği herşeyin hesabını bütün detayları ile bilen yani Yaratılan varlıkların hesabını yapan ve bilen anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"...Hesap görücü olarak Allah yeter." (Nisa, 6)
"...Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır." (Nisa, 86)

"...Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır." (Enam, 62)

"... Allah, hesabı pek seri görendir." (Bakara, 202)
İnsanların ahirette yaptıklarının karşılığını almak için bir hesap kontrolünden geçmeleri lazımdır. İşte bu hesapları noksansız yapacak olan Hz.Allah'tır. O'nun hesabı süratlidir. Bir anda bütün mahlukatın hesabını görecektir. İmanı kuvvetli olanın hesabı göz açıp yumuncaya kadar kolay olacak, imanı zayıf olanın hesabı ise çok sürecektir.

42 –EL CELÎL : Celalet ve Ululuk sahibi yani Ululuk, azamet ve büyüklük sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak Buyuruyor:
"Celal ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak" (Rahman, 27)
"Celal ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." (Rahman, 78)
Celil ismi, Kur'an'da bu şekliyle değil, Zü'l-celâli ve'l-ikram olarak Rahman suresinde iki yerde geçer.
Celalet ve ululuk ancak Allah'a mahsustur. Her yerde, her zaman hazır ve nazır olan Allah'ın ilmi  her şeyi kuşatır.

43 –EL KERÎM : Lütfü ve keremi çok geniş, çok bol yani Çok cömert, hudutsuz ikram sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;"  (Alak, 3)
"Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?" (Infitar, 6)
O vaad ettiği zaman sözünü yere getiren, verdiği zaman son derece çok veren, ne kadar verdiğine ve kime verdiğine  aldırmayandır.  O'ndan başkasına muhtaç olduğu söylendiğinde razı olmaz. Kendisine  sığınan ve gönül vereni boş çevirmez, rahmetine gark eder. Vesilelere ve şefaatçilere muhtaç bırakmadan doğrudan doğruya kendisine iltica ettirir.

44 –ER RAKÎB : Bütün varlığı gözeten bütün işleri murakabe eden yani Bakıp gözeten ve kendisinden hiçbir şey gizlenemeyen anlamına gelir.
 
Cenab-ı hak buyuruyor:
"Allah her şeyi gözetler" (Ahzab, 52)
"Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisa, 1)
"Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum  müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin. " (Maide, 117)
 
Rakib ismi, Kur'an-ı Kerim'in 3 yerinde geçmektedir.

Rakib, koruyup gözetleyendir. Öyleki hiçbir şey O'ndan kaybolmaz. Gizlilikleri ve sırları bilen, görendir. Hiçbir söz ve gizli konuşma O'na gizli değildir. Allah, unutmasının mümkün olmadığı mutlak ilmiyle bütün varlıkları gözetleyip denetleyendir.

45 –EL MÜCÎB : Kendisine dua edenlerin isteklerini veren yani Duaları kabul eden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor.
"Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki doğru yolu bulmuş olurlar." (Bakara, 186)
Dua kulluk makamlarının en önemlisidir.
Duadan maksat bildirmek değil, kulluk göstermek; tevazu ve alçak gönüllülük arz ederek müracaatta bulunmaktır. Maksat bu olunca, kaza ve kaderine rıza ile beraber Allah'a dua etmek, insanlık hissesini tercih değil; Allah'ın kudretine her şeyden fazla saygı duymaktır. Bu da en büyük makamdır. Bu da en büyük makamdır.
 
Dua hakkında naklî deliller o kadar çoktur ki, bunları ancak kâfirler inkar edebilirler.

"Bana dua ediniz ki size icabet edeyim." (Ğâfir, 60),
"Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua ediniz." (A'râf, 55),

"Yoksa sıkıntıya düşen kimseye, kendisine dua ettiği zaman icabet eden mi?" (Neml, 62),

"De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne kıymet verir?" (Furkan, 77),

"Hiç olmazsa böyle şiddetimiz geldiği zaman bari yalvarsaydılar. Fakat onların kalbleri katılaşmıştır." (En'âm,43) gibi nice âyetler vardır.
46 –EL VÂSİU : İlmi, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniş, müsaadekâr yani İlmi ve rahmeti geniş ve sınırsız, geniş olan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah geniş olandır, bilendir."" (Bakara, 247)  
Bu isim, Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde geçmektedir.

Allah, Kuran'da 'göklerin ve yerin Rabbi' olduğunu bizlere bildirir. Bütün genişliğe sahip olanın da Kendisi olduğunu söyler. Allah her yere istiva etmiştir. Allah'ın mülkü geniştir. Nimetleri tükenmez, rahmetinin sınırı yoktur, bağışlaması da çok geniş olandır. Kullarının tüm ihtiyaçlarını onlar hiçbir şey yapmadan karşılayan Allah'ın rahmeti ve merhameti sonsuzdur.

47 – EL HAKÎM : Bütün emirleri ve bütün işleri hikmetli yani Hikmet ve hüküm sahibi, yerli yerine koyan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Yüce Allah yegane hüküm ve hikmet sahibidir: "Kulları üzerine hikmet gereğince galebe ve tasarruf sahibidir, tedbirinde yegane hüküm ve hikmet sahibidir ve kullarının gizli  hallerinden haberdardır.
 
Kur'an-ı Kerim'de 97 yerde geçer.

İhlasla "Yâ Hakim" diye bir müslüman bu isme devam etse, ilim ve hikmet sahibi olur. Rızkı genişler.

48 –EL VEDÛD : Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan yani Seven, bütün mahlukatın hayrını isteyen, onlara ihsan eden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, çok sever" (Hud, 90)
"O, çok bağışlayan ve çok sevendir." (Buruc, 14)
Kur'an-ı Kerimde Yüce Allah kendini iki yerde Vedûd olarak tanıtır. Vedûd kelimesi iki anlama gelmektedir. Nimetleri gereği kullarını sevendir. Çünkü O, kendisine tevbe eden ve yönelen kimseyi sever. Yine O, sevilendir .

49 –EL MECÎD : Şanı büyük ve yüksek yani Şanı büyük ve yüksek, ikramı çok, yüce anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Arş'ın sahibidir; Mecid (yüce)dir." (Buruc, 15)
"Şüphesiz ki O, övülmeye lâyık olandır, Mecid'dir." (Hud, 73)
Kur'an-ı Kerim'de ikisinde Kur'an ismi, ikisi de Allah'ın ismi olarak 4 yerde geçmektedir.

50 –EL BÂ'IS : Ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran yani Öldükten sonra dirilten anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz." (Bakara, 56)
"Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri, onları da Allah diriltir. Sonra O'na döndürülürler." (En'am, 36)
"Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor.  İşte siz de böyle çıkarılacaksınız." ( Rum, 19)
Öldükten sonra tekrar dirilmeye "ba'su ba'de'l-mevt" denir. İslam'ın altı iman esaslarından biridir.
Her müslümanın, Allah'ın kıyamet günü ölüleri dirilteceğini, onlara yeniden hayat vereceğini ve tekrar yaratacağını bilmesi zorunludur. Yüce Allah Yasin suresinde inkarcılarla inananların yeniden diriliş karşısındaki tavırlarını bize şöyle haber vermektedir.

Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler." (Yasin, 52)

Hiç şüphesiz Allah, kıyamet günü bütün ölülere haya verecek, kabirlerde olanları diriltecek ve onları yaptıklrından sorguya çekecektir.

51 – EŞ ŞEHÎD : Bütün zamanlarda ve her yerde hazır ve nazır yani Her şeyi anında gören, her şeye şahit olan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır." (Hac, 17) 

"Şahit olarak da Allah yeter." (Nisa, 79)
Kur'an-ı kerim'de 20 yerde geçmektedir. Her şeye şahit olan, kendisnden hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şeyi unutmayandır.

52 –EL HAKK : Varlığı hiç değişmeden duran yani Doğruluğu asla değişmeyen anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hak geldi;  bâtıl yok oldu." (İsra, 81)
"Allah'in hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir." (Nur,  25)
"Allah, hakkın ta kendisidir." (Hac, 62)
"Hak, Rabbinizdendir."(Kehf, 29)
Kur'an-ı Kerim'de kelime ve türevleri olarak 285 ayette geçer. İslam nazarında hakın kaynağı ilahi iradedir. Hakkın kaynağı Allahü Teâlâ'dır.

53 –EL VEKÎL : Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran yani Her şeye vekil anlamına geliyor.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor.
"Vekil olarak Allah yeter." (Nisa, 81)
" 'Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!' dediler." (Al-i İmran, 173)
"Benden baska vekil edinmeyin" (İsra,2 )
Vekil, vekalet verenin ihtiyaç  duyduğu bütün şeyleri adına yapmaya yetkili kıldığı kimsedir.

Rabbimiz vekilimizdir. Bütün işlerimiz O'nun kudretiyle cereyan etmektedir. O ne güzel vekil ve ne güzel yardımcıdır. Ancak tedbir almamız, ondan sonra Rabbimize vekaletimizi vermemiz gerekmektedir. Tedbiri almadan takdire küsmek haksızlıktır.

54 –EL KAVİYY : Pek Güçlü yani Her şeye gücü yeten, kudretli olan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"... Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir." (Mümin,  22)
"Allah güçlüdür. O'nun cezası şiddetlidir" (Enfal, 52)
Cenab-ı Hak kuvvetli ve kudretlidir. O'nun kuvvetine hiçbir kuvvet karşı gelemez; kudretine hiçbir güç dayanamaz. Herşey O'na kolay gelir; hiçbir şey O'na güç gelmez. Kuvvet ve kudret O'ndadır. O'nun kuvvetine sığınmak boynumuzun borcudur.
 
55 –EL METÎN : Çok Sağlam yani çok kuvvettli anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır" (Zariyat, 58)
Metin, güç ve kuvveti azalmayan, güçsüz düşmeyendir. Bu durum yalnız Allah için geçerlidir. O'nun dışındaki bütün varlıklar, zamanlagüçlerin kaybeder ve zayıf düşerler.

56 –EL VELİYY : Sevdiği kullarının dostu yani Mü'minlere dost, yardım eden, destek  veren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah, iman edenlerin Veli'si'dir, Onları karanlıklardan nura çıkarır..." (Bakara, 257)

"Allah, iman edenlerin Veli'si'dir; kâfirlerin ise, velisi yoktur." (Muhammed, 11)
Kur'an-ı Kerim'de 13 yerde geçmektedir.
 
57 –EL HAMÎD : Ancak kendisine hamdedilen, bütün varlığın diliyle yegane övülen yani Hamd edilen, övülen, övgüye layık bulunan, öven anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir." (Şura, 28)
Hamid, hamd edilmeyi hakeden, hamda layık olandır. Çünkü O, vardı ve bütün varlıkları ve insanı yoktan var etti. Sonra iki üstün nimeti akıl ve hayatı insanda topladı. sonra ona sayısız nimetler verdi ve onu, bütün varlıklara üstün kıldı. Ona çalışma izni  verdi. O halde Ondan başka kim hamd edilmeye hak eder? Kim O'nun kadar hamde layık olur? Hayır bütün övgüler ve hamdler sadece O'nadır, başkasına değil. Bütün bu minnet ve bağışlar başkasından değil sadece O'ndandır.
 
58 –EL MUHSΠ: Sonsuzda olsa tek tek herşeyin sayısını bilen yani Her şeyin sayısını, teferruatıyla bilen anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"(Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır." (Cin, 28)
Muhsi, Hakk'ın her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilmesi demektir.
Kul, Cenab-ı Allah'ın muhafazasını emrettiği hususların kendisindeki mevcudiyetini korumak için bu isme ihtiyacını hisseder.

59 –EL MÜBDİÜ : Bütün varlıkları örneksiz ve maddesiz olarak ilk baştan yaratan yani Maddesiz ve örneksiz yaratıcı, yoktan yaratıp  var eden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Çünkü O, ilkin var eden, (sonra dirilterek) döndürecek olandır." (Buruc, 13)

"Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Rum, 27)

60 –EL MUÎD : Varlıkları yok ettikten sonra tekrar yaratan yani Öldükten sonra tekrar dirilten anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Başlangıçta insanları yaratan O'dur. Mahşerde de yaratacak O'dur. "Allah'ın  rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir." (Rum, 50)
"Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın âyetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir." (Fussilet, 39)
"Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz." (Bakara, 28)

61 –EL MUHYΠ: Can bağışlayan, hayat ve sağlık veren yani Hayat veren, dirilten anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir." (Kaf, 43)
"Ve O, yaşatan ve öldürendir;"(Müminun, 80)
"Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir." (Yasin,78-79)
"Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir." (Rum, 50)

Hayatı yaratan, canlılığı meydan getiren, ölüleri  dirilten, can veren ve canlandıran. 
İnsanoğlu bugüne kadar bir tek canlı yaratamamıştır.
Meniye can veren, çekirdeği çiçeğe döndüren Allah (c.c.)dır. Toplumların dirilmesi Allah'ın elindedir. Rabbimizin diriliş  kanunları vardır. Toplumların dirilişi için koyduğu kanunu "Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah o toplumu değiştirmez" (Rad,11)

62 –EL MUMÎT : Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan yani Öldüren, ölümü yaratan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır..." (Nisa, 78)
"Her canlı, ölümü tadar..." (Enbiya, 35)
"De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır..." ( Cuma, 8 )

Mümit, isim olarak Kur'an'da geçmez, fiil olarak geçer. Mümit, canlı varlıkları öldürendir. Allah ölüm ile sağlıklı ve güçlü olanların gücünü yok eder. O, her şeyi yaşatan ve öldüren, her şeye kadir olandır.

63 –EL HAYY : Diri, herşeyi bilen, herşeye gücü yeten yani Her zaman diri anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. " (Furkan, 58)
"Bütün yüzler, diri ve her şeye hakim olan Allah için eğilip boyun bükmüştü." (Taha, 111)
"O daima diridir." (Mümin, 65)
"Hay ve kayyûm olan Allah'tan başka ilâh yoktur." (Ali İmran, 2)
Hay, her yönleriyle tam bir hayata sahip olan demektir. İşitme, görme, güçlü ve irade sahibi olmanın yanında diğer zati sıfatlara da sahip olan ve eksiksiz bir hayatın bütün anlamlarını kendinde toplayan kimsedir.

64 –EL KAYYÛM : Gökleri ve yeri, herşeyi tutan yani Bütün mahlukatı var kılıp varlığını devam ettiren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor.
"Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. " (Bakara, 255)
"Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan." (Furkan, 58)
Allah zatı ve yüceliği ile vardır; her şeyin var olması, varlığını sürdürmesi, ayakta durması O'nun varlığına bağlıdır.
 
Kur'an-ı Kerim'de Hay ismi ile çoğu zamanda birlikte zikredilir. Bu isimlerin,  "İsm-i A 'zam" olduğu da söylenmiştir.
 
Bu ismin çeşitli tanımlamaları vardır:
Katede'nin görüşü: Kayyûm, yaratıklarını koruyup idare eden, işlerini düzenleyendir.
Hasan Basri: Kayyûm, iyi ya da kötü yaptıklarının karşılığını vermek için her canlının başında duran ve onu gözetleyendir. O, her şeyi bilir ve hiçbir şey  O'na gizli kalmaz.
El-Hattabi:Kayyûm, sonu olmayan ve varlığı daim olandır
 
Kayyûm, Allah'ın kusursuz güç, kuvvet ve üstünlüğe sahip olduğunu gösterir. O, yalnız başına kâimdir. ayakta kalmak için hiçbir yönden kimseye ihtiyacı yoktur.
 
65 –EL VÂCİD : İstediğini istediği anda bulan yani İstediği an arzu ettiğini bulan anlamına gelir.
 
Bu isim Kur'an'da zikredilmemiştir.
Vâcid kelimesi, bulan, vücuda getiren, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan anlamına gelir. Yüce Allah istediği şeyi, istediği canlıyı istediği zaman bulur, hükmünü infaz eder. Bir şeyi bulmak için, meydana getirmek için O'nun zamana, mekana, plana veya başka bir şeye ihtiyacı yoktur. Hiçbir canlı O'ndan gizlenemez. Hiçbir şey O'ndan kaçamaz. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Her şey O'na muhtaçtır.

66 –EL MÂCİD : Kadr ve şanı büyük, kerem ve iyilikleri pek çok yani Şanlı, namlı anlamına gelir.
 
Bu isme olan ihtiyaç, Allah katındaki bütün şerefli makamlara ulaşmak adına duyulan bir ihtiyaçtır.

Mevla'nın kullarına verdiği nimetler ölçüsüzdür. Çünkü O, sevdiği kullarına ölçüsüz verir, karşılıksız ikram eder ve dilediği an onları mağfiret buyurur. Zira O'nun ihsanı boldur. Bunu bilmek ve O'na şükretmek lazımdır.

67 –EL VAHİD : TEK, Zatında, sıfatlarında, işlerinde, hükümlerinde, isimlerinde asla ortağı ve benzeri olmayan yani Bir olan, zat ve sıfatlarında ve isimlerinde ortağı bulunmayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"De ki: O, Allah birdir." (İhlas, 1)
"Yemin ederim ki, ilâhınız birdir." (Saffat, 4)
"O ancak bir tek Allah'tır." (Enam, 19)
"Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur." (Sad, 65)
"İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur." (Bakara, 163)
 
Allah'ın, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bölünmesi ve sayısının artması söz konusu olmayan ve bir ve tek olduğunu ifade eden ismidir.
 
Ezelde yalnız Allah vardı. Başka hiçbir şey yoktu. Hz.Peygamber bir hadislerinde bu anlama şöyle işaret etmiştir.

"Sadece Allah vardı O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu".

68 –ES SAMED : İhtiyaçları ve sıkıntıları gideren tek merci yani Varlıkların ihtiyaçlarının varacağı ve bitirileceği yer anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
" De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir." (İhlas, 1-2)

Samed ismi, Kur"ân"ın göğsüne tek sıra dizilmiş inci taneleri gibi duran İhlas ayetleri içinde bir “dürr-ü yekta”dır, eşsiz bir incidir. İhlas"ı Kur"ân içinde özel yapan sır her ne ise, Samed"i İhlas"a özel kılan sır da o olmalıdır. Çünkü, Kur"ân"da Samed ismi sadece İhlas Sûresinde geçer. İhlas Sûresi, içinde Samed ismi olduğu için “İhlas” olmuş olmalı. Samed ismi de, “İhlas”ın içinde yer aldığı için anlamını bulmuş olmalı.

69 –EL KÂDİR : İstediğini istediği gibi yapmaya gücü yeten yani Kudreti herşeye ulaşan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Şüphesiz Allah her şeye kadirdir." (Bakara, 148)
"Evet O, her şeye kadirdir." (Ahkaf, 33)
Yerde ve gökte ne varsa hepsine kudreti yetiyor ve artıyor. Bildiğimiz ve bilmediğimiz alemlerin tümüne ve onların hareketlerine  intizam sağlayan şüphesiz Hz.Allah'tır.

70 –EL MUKTEDİR : uvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunan yani İktidarı ve kudreti sonsuz olan ve herşeye muktedir bulunan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir." (Kehf, 45)
"Biz de onları güç ve kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık." (Kamer, 42)
"Peki Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?" (Kıyamet, 40)

71 –EL MUKADDİM : İstediğini ileri geçiren, öne alan yani Dilediğini maddii manevi nimetler verip öne geçiren anlamına gelir.

Yüce Allah, istediği kimseleri önegeçirir. Bu öne geçirmedini konularda olduğu gibi yaradılış ve maddi konularda da olur. Yüce Allah, canlıların kimini önce, kimini de sonra yaratmıştır. Kimine zenginlik vermiştir, kimine vermemiştir.

72 –EL MÜAHHİR : İstediğini geri koyan, arkaya bırakan yani Dilediğini bir hikmetten dolayı erteleyen anlamına gelir.

73 –EL EVVEL : İlk yani Herşeyin ilki olan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." (Hadid, 3)
Cenab-ı Hak yaratmayı başlatan ve sürdürendir. Bütün mükevvenatı var eden, bütün nesne  ve olayları icad edip ortaya çıkarandır. Her şeyden evveldir. Bir evveli, bir öncesi  yoktur.
Başlangıcı yoktur ve her şeyin ilkidir. Çünkü varlıkların hepsinin başlangıcı ve hepsini ortaya çıkarandır. Ve son, hepsinin yok olmasından sonra O, bâkidir

"O'nun zâtından başka her şey helak olacaktır..." (Kasas, 88) 

"Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak ." (Rahman, 26-27) 
âyetlerinin ifade ettikleri mânâya göre varlıkların hepsi helak ve fenâya gider ve gidebilir, ancak O, kalır. Bütün yaratıkların, varlık sebepleri ortadan kalkınca esasen helak edilirler ve yok olurlar. Sonra bütün işler ona döndürülür. Binaenaleyh O, hepsinden evvel olduğu gibi, hepsinin gayesi ve varlığın sonudur. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Evvel ve de yalnız Ahir diye hükmetmemeli, "Evvel ve Ahir" demelidir.
Allah Teâlâ, başlangıcı olmayan evvel, sonu olmayan Âhir'dir. O, her şeyden önceki  Evvel'dir, her şeyden sonraki Âhir'dir. O, var etmede ve yaratmada Evvel, hidayete ve başarıya erdirmede Âhir'dir. O, kalplerdekini bilen Evvel, ayıp ve kusurları örten Âhir'dir. Başlangıç ilk olarak Allah'la başladı, son olarak dönüş yine O'nadır.

74 –EL ÂHİR : Son yani Sonu olmayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir." (Hadid, 3)
Hiç bir şey yok iken Allah vardı ve her şey yok olduktan sonra Allah yine var olacaktır.

"O'nun zâtından başka her şey helak olacaktır..." (Kasas,88),

"Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." (Rahmân, 26,27)

75 – EZ ZÂHİR : Herşeyde görünen aşikar yani Görünen, varlığı aşikar olan anlamına gelir.
 
"O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." (Hadid, 3)
 
Zâhir, varlığı her şeyde açıkça görülen demektir. Çünkü her şey O'nun varlığına delildir.


76 –EL MÜTEÂLΠ: Noksanlıklardan Münezzeh yani Pek yüce, yüceler yücesi, aklın alabileceği herşeyden pek yüce anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor.
"O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir." (Rad, 9)
"O, yücedir, büyüktür." (Bakara, 255)
"Yüce Rabbinin adını tesbih et." (Ala,1)
Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir.
77 –EL BÂTIN : Herşeyden gizli yani Gizli bulunan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." (Hadid, 3)
Allah Teâlâ'nın varlığı, hem aşikar hem gizlidir.

78 –EL VÂLΠ: Kainatı ve her an olup biten herşeyi tedbir ve idare eden yani Bütün varlıkları idare eden anlamına gelir.
 
Vali adının muhtevasında, alemdeki oluşumla ilgili bütün isimlerin kullanımı bulunmaktadır.

Vali varlıkların bütün işlerini kendi üzerine alan demektir. Yüce Kelâm'daki "O, her an yeni bir tecellidedir" (Rahman,29) ayeti buna delalet etmektedir. O'nun idaresi bir plan dahilindedir. Kimseye zulmetmez, kimseyi incitmez ve ağlatmaz. O'nun idare etmesi kendi kudretiyledir. Valiliği mutlaktır, şarta bağlı değildir.

79  –EL BERR : Yarattıklarına gereken nimetleri bahş eden yani Mahlukatına lütfu ve keremi bol olan, iyilik eden, vaadin yerine getiren. İyilik edenleri seven anlamına gelir.

“Gerçekten biz bundan önce O"na yalvarıyorduk. Şüphesiz Berr (iyilik eden) Rahim (esirgeyen) ancak O'dur.” (Tur/28)

80 -ET TEVVÂB : Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır." (Bakara, 37)
"Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister." (Nisa, 27)
"O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir." (Şura, 25)
"O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden." (Mümin, 3)
"Allah   tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir." (Tevbe, 118)
"Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz." (Nur, 31)

81 –EL MÜNTEKİM : Suçluları adaleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran yani İntikam alan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk." (Araf, 136)
"Allah'ın ayetlerini tanımayanlara şüphesiz şiddetli bir azap var. Öyle ya, Allah'ın izzeti var, intikamı var." (Ali İmran, 4)
"Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." (Duhan, 16)
"Allah daima galiptir, öç alandır." (Maide, 95)
"Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." (Buruc, 8)

82  –EL AFÜVV : Çok affeden yani Affeden, bağışlayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (Hac, 60)
"Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (Zümer,53)
"Bil ki Rabbin, affı bol olandır " (Necm, 32)

Afüv kelimesi, kur'an'da; toplam beş ayette geçip dört yerde buna yakın bir mana ifade eden "el-Gafur" ismiyle, bir yerde ise "el-Kadir" ismiyle birlikte kullanılmıştır.

83 –ER RAÛF : Çok lütüfkar Çok esirgeyen yani Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir." (Tevbe, 117)

"Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, azabınızı çarçabuk verirdi. Gerçekten Allah Rauf'dur, Rahim'dir." (Nur, 20)

"Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir." (Bakara, 143)

"Muhakkak Rabbiniz Rauf'dur, Rahimdir" (Bakara, 207)
Rauf'un anlamı ilk anda "Rahim" kelimesinin anlamıyla  aynı gibi  görünüyorsa da, Kuran-ı Kerim'de geçtiği yerlerde Cenab-ı Hakk iki sıfatı da beraber zikrettiği  durumlarda Rauf'u Rahim'den önce buyurmuştur.
Raûf, kullarına kolaylık sağlayan demektir. Çünkü Yüce Allah kullarına kaldıramayacakları ibadetler ve yükler  yüklememiştir. Yaşlılık, hastalık ve zayıflık gibi hallerde onları birçok ibadetlerden muaf tutmuştur.
 
84 –MÂLİKÜL MÜLK : Mülkün ebedi sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın." (Ali İmran, 26)
"Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir." (Müminun, 116)
"Oldukça kudretli, mülkünün sonu olmayanın yanında doğruluk makamındadırlar." (Kamer, 55)

Allah, mülkün gerçek sahibidir, ebedi sahibidir. Bütün her şey O'nun mülküdür. "Mülk de O'nun, hamd de O'nun."
Allah, mülkün ebedi sahibi olduğuna göre O'na sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Sadece O'na dua etmeli, yalnız O'ndan korkmalı, yalnız O'na umut bağlamalı, yalnız O'na boyun eğmelidir.

85 -ZÜLCELÂLİ VELİKRÂM : Hem büyüklük sahibi hem fazl-i kerem sahibi yani Ululuk ve ikram sahibi anlamına gelir.
 
Cenab--ı Hak buyuruyor.
"Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." (Rahman, 27)
"Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." (Rahman, 78)
Resulullah buyuruyor: "Yâ Ze'l-celâli ve'l-ikram'ı sıkça tekrarlayın"
Bütün azamet ve ikramlar Allah'a aittir. Bütün iyilik ve ikramlar O'ndan kaynaklanır. O'nun genelde insanlara, özelde dostlarına ikramının sınırı yoktur.

86 –EL MUKSİT : Bütün işlerini denk ve birbirine uygun yerli yerinde yapan yani Adaletle hükmeden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Allah, hakimlerin hakimi değil midir?" (Tin, 8)
"O hakimlerin en iyisidir." (Araf, 87)
Kul, verdiği ve vereceği hükümlerde adaletli olmak amacıyla bu isme ihtiyaç duyar.
Muksit, mazlum olanları zalimlerin elinden alan demektir.

87 –EL CÂMİ" : İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan anlamına gelir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır." (Nisa, 87)
"Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir." (Nisa, 140)
"Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir." (Kehf, 99)

"Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka  toplayacak olan sensin." (Al-i İmran, 9)
"Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür." (Teğabün, 9)
"Ve, onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini  birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. " (Enfal, 63)
"Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik." (Mürselat, 38)

88 –EL ĞANİYY: Çok zengin ve herşeyden müstağni yani Çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur." (Fatır, 15)
"O'nun ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur." (Yunus, 68)
"Biliniz ki Allah zengindir." (Bakara, 267)
"Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah size muhtaç değildir." (Zümer, 7)
"Şüphesiz Allah, âlemlerden hiçbirine kesinlikle muhtaç değildir. " (Ankebut, 6)
"Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir." (Hac, 64)
"Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah alemlere muhtaç değildir." (Al-i İmran, 97)

89 –EL MUĞNİ : Dilediğini zengin kılan, zengin eden anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Zengin eden de yoksul kılan da O'dur." (Necm, 48 )
"Seni fakir bulup zengin etmedi mi?" (Duha, 8)
Allah, kendiliğinden zengindir. Mutlak zengin, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Allah'tır. O'nun dışındaki her şey, kendiliğinden O'na muhtaçtır.

90 – EL MÂNİ": Birşeyin meydana gelmesine izin vermeyen yani Dilediğini engelleyen anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur."  (Fatır, 2)
"De ki: 'Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek  isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı  giderebilir mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?' " (Zümer, 38)
Resulullah buyuruyor: "Ey Allahım! Senin verdiklerine mani olacak, mani olduklarını da verecek kimse yoktur."

Allah, inkarcıları kötülerken bu ismi kullanmış  ve şöyle buyurmuştur: "Ve hayra da mâni olurlar."  (Maun, 7)

91 – Ed DÂRR : Elem ve zarar verecek şeyleri yaratan yani Sıkıntı ve zorluk veren şeyleri yaratan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız." (Nahl,53)
"Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O'ndan başka bunu giderecek yoktur. Sana bir iyilik dokunduracak olursa da O, herşeye güç yetirendir." (Enam,17)

Menfaatleri ve mazaaratları yaratan, ancak Allah'tır.

92 – EN NÂFİ" : Faydalı şeyleri yaratan yani İstediğine fayda sağlayan, O'nun takdiri olmadan kimseye yarar verilemeyen anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız."  (Nahl, 53)

"Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O'ndan başka bunu giderecek yoktur. Sana bir iyilik dokunduracak olursa da O, herşeye güç yetirendir." (Enam, 17)

İnsanlar için fayda ve zarar güncel kavramlardır. Kendileri için çizilen hayat planında bir sınanma konusu olarak fayda ve zararın onların önlerine çıkarılması ise Allah tarafındandır.

93 –EN NÛR : Yol gösteren, aydınlatan yani Alemleri nurlandıran, aydınlatan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir." (Nur, 35)
Gerek duyguya ait ve gerekse akıl ve idrake ait her çeşit karanlıkların zıddı olan vicdan ve sezgide ortaya çıkan dış ve iç tecellî ve doğuşların hepsine de nur denilir.
Allah, göklerin ve yerin nurudur. Bütün âlemi meydana koyan, kâinatı gösteren, hakikati bildiren, gözleri gönülleri şenlendiren O'dur. O olmasaydı, hiçbir şey bulunmaz, hiçbir hakikat sezilmez, hiçbir neşe duyulmazdı.

94 –EL HÂDΠ: Hidayet veren, istediği kulunu muradına erdiren yani İstediğini hidayete erdiren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hidayet verici ve yardımcı  olarak Rabbin yeter." (Furkan, 31)
"Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar" (Enam, 125)

"O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir." (Nahl, 93)
"Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir." (İbrahim, 4)
"Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir." (Kasas, 56)

95 –EL BEDî" : Hayret verici şekilde alemleri yokdan var eden yani Eşi ve örneği olmayan, sanatkarane yaratan. Örneksiz, maddesiz yaratan. Kolaylıkla daima hayrete düşürücü güzellikte şeyler yaratan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır." (Enam, 101)
"Göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der,  o da hemen oluverir." (Bakara 117)

96 –EL BÂKÎ: Varlığının sonu olmayan anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak" (Rahman, 27)
"O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na  döndürüleceksiniz." (Kasas, 88)

97 –EL VÂRİS : Hakiki malik/sahibi olan yani Bütün servetlerin gerçek sahibi anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz vâris oluruz." (Hicr, 23)

"Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz ve onlar ancak bize döndürülürler." (Meryem, 40)
"Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur" (Kasas, 58)

98 – ER RAŞÎD : Bütün işleri ezeli takdirine göre yürütüp, dosdoğru bir nizam ve hikmet üzere sonucuna ulaştıran yani Doğru yolu gösteren anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve işimizde bize doğruyu göster durumumuzdan bir kurtuluş yolu  hazırla!" (Kehf, 10)
"Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya  yöneltecek bir dost bulamazsın." (Kehf, 17 )
"Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle doğru yola iletir." (Hac, 54)

99 – ES SABÛR : Çok sabırlı yani sabreden, cezayı erteleyen anlamına gelir.
 
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler."  (Nahl, 61)

"(Ey Muhammed,) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları yalnızca korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir." (İbrahim,42)

Bu isim Kur'an-ı Kerim'de "es-sabur" kalıbıyla geçmiyorsa da, Allah'ın bu vasfını ifade eden 70'den fazla âyet vardır.
Sabır, cezanın Allah'ın takdir ettiği ve süresini belirlediği bir zamana kadar ertelenmesidir.

Resulullah s.a.v. buyuruyor:
"İşittiği bir ezaya Allah'tan daha fazla sabreden kimse yoktur. O'nun çocuğu olduğunu iddia ettikleri halde Allah, onlara sihhat ve afiyet vermekte, onları rızıklandırmaktadır. "

Allah Teâlâ'nın isimlerinden biri Mübalağa siğalarından olan Sabûr, çok sabreden anlamında Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Kur'an-ı Kerim'de hiç geçmeyen sabûr ismi celili sadece, Tirmizî'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği "Esmâül hüsnâ: Allah'ın güzel isimleri" hadisinde (Tirmizi, Deavât, 83) doksan dokuz ismin en sonuncusu olarak geçer. Allah (c.c) sınamak için yarattığı insanları, yaptıkları kötülüklerden dolayı hemen cezalandırmaz. Af dileyip tevbe etmeleri veya kötülüğe devamlarına imkan vermek suretiyle cezaya daha müstehak olmaları için onlara mühlet verir, sabreder. Allah'ın sabretmesi, aczinden değil, bilakis kudretindendir. Çünkü hiç bir insanın, onun murakabesinden kurtulması mümkün değildir. Bu nedenle, kötülüklerin bu dünyada hemen cezalandırılmaması insanları yanıltmamalıdır. Allah'ın sabûr ismi ve sıfatına bakarak insanların da sabırlı olması gerekir.
Allah'ın sabır sıfatı, kulların sabrından farklıdır. Mesela,Allah tam kuvvet sahibidir. Dilediğin yapmaya kadirdir. Ancak kulları böyle değildir. Onların gücü  ve kuvveti sınırlıdır. Bu yüzden her dilediklerini yapamazlar.Allah yaptığının sonucundan asla korkmaz. Kullar ise çoğ kez, yaptıklarının kötü sonuçlarından korkarlar.
Allah cezalandırmada acele etmez, kullar ise hemen cezalandırmak isterler.Sabretmek nedeniyle Allah, hiçbir acı ve üzüntü duymaz, hiçbir yönde bir noksanlığı bulunmaz. Ancak sabır kullara acı, üzüntü ve sıkıntı verir.
Kulun sabrı, Allah'ın kendisiyle beraber olmasına göredir. Allah o kulla beraber olunca,kul, başkalarının sabredemeyeceği şeylere sabretme imkanı  bulur. Sabredenler, dünya ve ahiret mutluluğunu elde edip Allah ile beraber olma şerefine nail olmuşlardır.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir." (Bakara,153)

Allah'în sabur isminin bu dünyada pek çok görüntülerini  düşünenler  rahatlıkla müşahede edebilirler.
Bir müslüman ihlasla, inanrak ve yaşayarak "Ya Sabur" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun eserlerine nail olur. Her türlü felaketten, hastalılardan kurtulup, şifa bulur.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder