Ah! "Göğsümden yırtıyorum etimi. Kasıklarıma kadar, gömlek soyunur gibi açıveriyorum yavaş yavaş önümü. İlk dar çatlakta müthiş bir tazyikle ışık fışkırıyor içimden. Akşamın kana bulanmış kızılı yayılıyor duvarlarıma. Odam gün batımı.
Organlarıma saplanan yıldızları bir bir çıkarıyorum içimden. Avcumda topluyorum. Önceleri ben gibiyken, şimdi el gibi bakıyorlar. Canım yanıyor. Bir tutam bulut basıyorum alçak yaralara. Doldurmuyor derinleri.
Pencereye koşuyorum. O zamana kadar göğüs gerdiğim rüzgârları şimdi içime buyur ediyorum. Eli çabuk hırsızlar gibi biraz lodos alıyor kalanlardan, biraz poyraz. Yağmalanıyorum.
Sonra..."
Diye yazmış geleceğin en iyi yazarı...
Sonra diye ekleme yapıyorum ben de!
Sonra...
Yağmalanan yerlerinden doğuyor güneş, önce canını yakıyor!
Güneşe hasret yaraların, güneşe öfkeli yaralara dönüşüyor acıdan. Dur diyorum! Biraz kal o sıcaklıkta, yanacaksın ama yakmayacak! Güneşi al içine ve yağmalanan yerlerinden doğ!
3 Şubat 2015 Salı
Edebi Nişanlı Kafka
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder