26 Şubat 2016 Cuma

İçinizi ısıtacak besin ve içecekler

İçinizi ısıtacak besin ve içecekler

Kar yağışı ile bir anda kış mevsiminin geldiğini anladık ve üşüyoruz. Bu günlerde hem evin keyfini çıkarmamızı sağlayacak hem de içimizi ısıtacak besin ve içeceklere fazlaca ihtiyacımız olacak gibi görünüyor. Tahmin ettiğiniz yiyecekler kadar sizi şaşırtacak olanlarda listede var. Kırmızı pul biber, dondurma, yulaf ezmesi, sıcak çikolata, tarçın, ve zencefil ile sıcak hissetmemize yardımcı oluyor. Ayrıca Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber'den evde hazırlanabilecek boza, sahlep ve bitki çayına farklı bir alternatif '' Sıcak Zerdaçal Çayı'' tarifini de kolayca hazırlayabilirsiniz. Kalorisi düşük kış içeceği ile lezzetin tadına sağlıkla varın.

Kırmızı pul biber: İçerdiği kapsaisin pigmenti ile sinir hücrelerini uyararak ısınmamızı ve sıcak hissetmemizi sağlayan kırmızı pul biber; salatalara ve çorbalara eklenebileceği gibi eğer patlamış mısır yapacaksanız değişik bir aroma için tercih edebileceğiniz bir seçenek.


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler


Dondurma: Yağ, protein ve karbonhidratı yapısında yüksek oranda bulunduran yiyecekler ilk tüketildikleri anda serinlik hissi verseler de, sindirim süreci başladığı andan itibaren vücut ısısının yükselmesini sağlarlar. Çünkü sindirim için gerekli enerji üretilirken vücut ısısı da artar.


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler


Yulaf ezmesi: Kompleks karbonhidrat adı verdiğimiz zor sindirilen karbonhidrat içeren yulaf, karabuğday, tam tahıllı makarna gibi yiyecekler vücutta daha uzun süre işlem gördüğü için beyaz şeker, beyaz un içeren yiyeceklere göre daha uzun süre vücut ısımızı korumamıza yardımcı olurlar.


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler



Sıcak Çikolata: Soğuk havalarda hepimizin aradığı bir klasik olan sıcak çikolata ile ilgili Immunology isimli bilimsel dergiye yayınlanan bir habere göre, sıcak çikolata ve kakao ürünleri tüketenlerin kırmızı hücreleri toksinlere karşı daha dayanıklı oluyor.


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler




Tarçın ve benzeri baharatlar: Tarçın, zerdeçal, kimyon gibi birçok baharatın içerdikleri öğeler sayesinde vücut sıcaklığını arttırdıkları biliniyor. Bu soğuk günlerde tarçınlı bir çay, kimyonlu bir çorba ve zerdeçallı fırında patates kulağa hiç fena gelmiyor öyle değil mi?


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler


Zencefil: Kendimizi daha sıcak hissetmek dışında bağışıklık sistemimizin güçlenmesini de sağlayan bu yiyeceğin hem tazesi hem de kurusu tercih edilebilir. Çorbalara, çaylara, salatalara ilave ederek bu kışı daha sıcak geçirebilirsiniz.

İçinizi ısıtacak besin ve içecekler



Sıcak içecekler: Çorba, çay, sahlep gibi içeceklerinde kısa sürede olsa daha sıcak hissetmemize yardımcı olduğu biliniyor.


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler



KIŞIN VAZGEÇİLMEZ İÇECEKLERİNİN ALTERNATİFİ OLAMAZ MI? 

Bitki çayı, sahlep ve sıcak çikolatadan biraz sıkıldıysanız ve evde farklı alternatifler yaratmak istiyorsanız hem içinizi ısıtacak hem de metabolizmanızı hızlandıracak tarifimize göz atın.


İçinizi ısıtacak besin ve içecekler



SICAK ZERDEÇAL ÇAYI

Malzemeler:

2 su bardağı badem sütü
2 tatlı kaşığı bal
1 silme çay kaşığı toz zerdeçal
½ silme çay kaşığı toz zencefil
½ silme çay kaşığı toz tarçın
1 adet çekilmemiş karabiber
½ silme çay kaşığı vanilya

Yapılışı: Bütün malzemeleri blenderdan iyice geçirdikten sonra, cezvede çok kısık ateşte kaynatın. Afiyet olsun!






Koyu renklerdeki rujlar

Makyajın en büyük odak noktasının dudak olduğunu, kuşlar böcekler bile biliyor artık değil, mi? Bunun için sihirli sözcükler kullanmama gerek yok sanırım.. Ancak, muhteşem göz makyajı yapıp, dudakları özensizce boyayan tek milletiz diyebilirim…





Özensiz ruj sürmek, bikininin üstünü giyip, altını giymemek gibi geliyor bana açıkçası.

Sosyal medya olmasa, farklı renklerde ruj kullanan da göremeyeceğim sanırım…






Sağ olsun sosyal medya, turkuaz mavisi renkte bir dudak makyajı ile dışarı çıkmayı öğretti size, haksız mıyım? 

Bu kadar etkiyi başka bir kozmetiğin yaratacağını düşünmüyorum.
Çünkü olsa altın oranın temel yapısı dudaklardan başlıyor. Dudak demişken, koyu tonlarda ruj kullanmak isteyenler için bir iki öneri yapmak ve yapılan hatalardan bahsetmek isterim.

Öncelikle şunu bilelim, herkes koyu renk ruj kullanamaz. Neden mi? Ben koyu renk ruj görmek istediğim hanımlarda, öncelikle dişlerin kusursuz inci gibi dizili ve beyaz olmasını isterim. Sararmış diş renginde, koyu ruj bana salçalı makarna yemiş havası verdiriyor ya da Penne Arabiata diyelim. Sarı ve formu bozuk dişlerde kesinlikle koyu renk ruj önermiyorum. Hele ki güldüğünde diş etleri çok ortadaysa, bu kişiler hayal dahi kurmasın koyu ruj ile ilgili. İnanın bu sizi çekici göstermez, aksine itici olursunuz





Dudak kalınlığı önemli
Hadi bunları geçti bendeniz, Bugo! Dişler olması gerektiği gibi, peki dudak formu yerinde mi? Bunu da bilmek lazım tabii… Alt dudak kalın, üst dudak ince bir ip gibi; olaaamazzz! Hadi kalemle taşırdınız, büyük bir dudak elde ettiniz… Peki, bu görüntü kaçak bir kat gibi görünmüyor mu? O nedenle dudağın formu da önemlidir koyu rujda. Günümüzde artık, medikal estetik adı altında minik dozlarla inanılmaz dolgun dudak dolguları yapılmakta, bunu kesinlikle önerebilirim.





Dudaklar koyu renk ruja uygunsa…
Dudaklarım ve dişlerim koyu renk ruj için uygun diyorsanız, iyice okuyun koyu renk ruj kullanım önerilerimi…

Rastgele kalem çekip, üzerine koyu bordo ruj kullanamazsınız! Dudaklara haraketlidir, dudağın da bir formu vardır. Burada ışık oyunlarına ihtiyaç var. Koyu bordu rujlu bir kadın dudağı, dört metre uzaktan kalpli bir yastığa benzer. Dudak, dudaklıktan çıkar, çizgi film karakterine döner… Koyu tonlarda ruj kullanırken, dıştan içeriye doğru koyudan açığa geçişli bir gölge oyunu gerekir. Bu taktikle, dört metre uzaktan bile seksi formlu dudaklara sahip olursunuz. Ayrıca, ruj kullanmadan önce dudağınızı kontur kalemi ile netleştirmek belirginleştirmek gerekir. Bu kalem aynı zamanda, rujun dağılmasını da önlemiş olur, rujun kalıcı olmasını sağlar. Sonrasında, rujunuzu kullandınız ve gölge oyununu yapmayı bilmiyor musunuz? O halde en kolayından bir tüyo vereyim size… Rujunuzu kullanıp, sonrasında dudağın iç kısımlarını parmağınızla minik noktalar değdirerek fazlalığı alabilirsiniz Alın size gölge.





Ruj deyip geçmeyin… Makyaj doğru orantıda olursa güzellikleri ortaya çıkarır.








Kalkan

Kalkan

Düğmeli balık: Kalkan

Karadeniz'in hamsiden sonra en ünlü balığı olan kalkanın lezzetli zamanları Şubat-Mayıs ayları arasındadır. Beyaz etli bir balık olmasından dolayı tavası, buğulaması, ızgarası ve kağıt kebabı güzel olur.
Bedeni üst tarafından yassı olan kalkan, Karadeniz'in Anadolu ve Trakya kıyılarının kumluk bölgelerinde yaşar. Kalkan bir Karadeniz balığıdır. Ege ve Akdeniz'de nadir bulunur. Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nda da az miktarda görülür. Üstten bakıldığında daire biçiminde ve biraz bombeli bir vücut yapısına sahip olan kalkan balığının alt kısmı düzdür. Kuyruk yüzgeci dümen biçiminde olduğundan balığın kolay yüzmesini sağlar. Devamlı kumda yattığı için alt tarafındaki pullar nasır gibi serttir. Derisi kalın ve çok kaygandır. Tavası, ızgarası, kağıt kebabı, buğulaması ve şişi son derece güzel olur.

Çipura

Çipura

Her mevsimin balığı...

Izgarası, dolması, sebzelisi; "Alyanak" olarak da adlandırılan çipura ile pek çok farklı lezzet hazırlamak mümkün. Ege'nin meşhur yerli balığı olan çipura, küçük sürüler halinde gezer. Son yıllarda çiftliklerde de üretimine başlanan çipura, elips biçiminde yassı vücudu, beyaz karnı, koyu gri sırtı ve pembemsi yanakları ile tanınır. Atlas Okyanusu, Kuzeybatı Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de yaşar. Uzunluğu 20-35 cm arasında olmasına rağmen 6-7 kg gelenleri de vardır. Her mevsimde zevkle yenebilen bu balığın ızgarası, buğulaması, çorbası ve fırınlaması çok güzel olur. "İsparoz" ve "Lidaki" bu türün küçük çeşitleridir.

Çingene Palamudu

Çingene Palamudu


Göçmen bir balık olan çingene palamudunun lezzetini bilmeyen yoktur...

Kendine has bir kokusu ve tadı olan çingene palamudu siyah etli ve lezzetli bir balıktır. Özellikle pilakisi, ızgarası ve fırını güzel olan bu balığın çeşitli tariflerde kullanabilirsiniz.
Ağustostan itibaren Karadeniz'den sürüler halinde gelmeye başlar.
Palamuda nazaran daha küçük ve yağlı bir balıktır. Siyah etli balıklar sınıfına giren çingene palamudu beyaz etli balıklara göre daha az jelatin içerir. Bu nedenle haşlamaya uygun değildir ve hazmı da daha zordur. Izgarası ve fırını tavsiye edilen çingene palamudunun lezzetli zamanı, eylül başından şubat ortalarına kadar olan süredir.

Çinekop

Çinekop

Kış aylarının balığı

Lüfer'in çeşitlerinden olan çinakop, orta büyüklükte ve pulsuz bir balıktır. Eylül ve Şubat ayları arasında bol miktar da bulunur. Özellikle buğulama, haşlama, ızgara ve kağıt kebabı güzel olur. Yanak ve beyin kısmı lezzetli olduğundan bu balığın kafası koparılmaz.

Barbunya

Barbunya

Genellikle Ege ve Akdeniz'de bulunur. Yerli bir balık türü olan barbunya, sıcak ve ılık denizlerin kıyıya yakın olan kumlu ve çamurlu diplerinde, az olmakla beraber kayalık yerlerde yaşar. Boyları genelde 17-20 cm arasında değişip, nadiren 40 cm'ye kadar çıkar. "Kaya barbunyası", "Kum barbunyası", "Ot barbunyası" ve "Paşa barbunu" olmak üzere dört çeşidi vardır. Bunların içinde en makbulu "Kaya barbunyası"dır. Barbunyanın tavası, ızgarası ve kağıt kebabı lezzetli olur. Özellikle küçük barbunları kızartırken, mısır unu kullanmak lezzetini artırır. Hazırlama sırasında unun kuru olmasına ve topaklanmamasına dikkat etmek gerekir!

Hamsi

Hamsi

“Hamsi” deyip geçme! Ayıklarken ve pişirirken dikkat edilmesi gerekenler:

Uzunluğu ortalama 12 cm, en çok 18-20 cm olan hamsinin gövdesi iğne biçiminde, üst çenesi alt çenesinden daha uzun, gözleri iri, ağzı geniş, dişleri kadifemsi, çok yumuşak, pulları iri ve parlaktır.
Karadeniz Mutfağı'nın temel gıdası olan hamsi, Atlas Okyanusu'nun kuzeydoğusunda, Akdeniz, Marmara ve özellikle Karadeniz ile Azak Denizi'nde çok geniş sürüler halinde yaşar. Türkiye'de avlanan tüm deniz balıklarının yarısından çoğunu hamsi oluşturur.
Karadeniz'de yaşayan hamsiler genellikle "Azak" ve "Karadeniz hamsisi" olarak ikiye ayrılır. Marmara hamsisi ise, yalnız Marmara'da çıkan, daha küçük ve göç etmeyen bir hamsi türüdür.
Siyah etli bir balık olmasına rağmen buğulamaya oldukça uygundur.
Kış aylarında yakalanan hamsinin tuzlanıp saklanmasına "ançavi" denir. Hamsinin ızgara, tava, fırın, kağıt kebabı, buğulama, pilaki, yahni yemekleri yanında tatlısı bile yapılır. 

Nelere dikkat etmeli?
 
Hamsi ayıklarken, bıçak kullanmayın. Kafasını elle arkadan öne koparıp,kılçıklarını, karın boyunca parmağınız yardımıyla oluşturduğunuz yırtıktan çıkarın.
Kızartmasını yaparken yağın kızgın olması gerekir. Yağı soğutmamak için balıkları tavaya azar azar koyun.
Fırında pişirirken kurumaması için, üzerine hafifçe sıvı yağ gezdirin. Hamsi' nin daha gevrek olmasını istiyorsanız mısır ununa bulayarak kızartın.
Hamsi tuzlamayı, servis yapmadan önce yıkamanız gerekir. 2 saat elma sirkesinde beklettikten sonra üzerine zeytinyağı ve limon gezdirip yiyebilirsiniz.

Somon

Somon

Alabalığınn en yakın türü olarak bilinen somon, tatlı suda gençliğini, denizlerde olgunlaşma dönemini yaşar. Boyu 1.5 metreye kadar ulaşır. Somon balığının kısa ve yuvarlak olanları makbuldur. İlkbaharda eti daha lezzetli ve yağlı olan somonun besin değeri çok yüksektir. Şiş, kızartma, haşlama, yahni, şaraplı ve salçalı, kremalı ya da füme olarak hazırlanabilir.

Levrek

Levrek

Değerli Bir Balık...

Pulları oldukça iri olan levreğin yanları genelde beyaz, alt bölümleri gümüşi, alt yüzgeci ise sarımsı renktedir. Vücudu iğ biçiminde ve yandan hafif basık şekildedir. En irileri 1 metreyi geçer. Denizlerimizde yakalananların boyu ise 20 ile 60 cm arasında değişir. "bayağı levrek" ve "benekli levrek" olmak üzere iki tipi vardır. Sırtlarında bulunan çok sayıdaki benek sayesinde birbirlerinden ayrılırlar. Benekli levrek Güney Ege ve Akdeniz'de, bayağı levrek ise bütün denizlerimizde görülür. En güzel olduğu mevsim kış ayları ve ilkbahar başı olmasına rağmen, yıl boyunca yenebilen lezzetli bir balıktır. Her türlü yemeği yapılır.

Kızılcık ve Mucizeleri

Kızılcık ve mucizeleri

Meyvesinden yaprağına, kökünden kabuğuna kadar her yeri faydalarla dolu olan kızılcık ve ev yapımı doğal kızılcık şurubu ya da kızılcık ekşisi ile bir çok hastalığa önlem alabilir ya da şifa bulabilirsiniz.

Sonbahar meyvesi olan ve halk arasında 'Kiren' olarak da bilinen kızılcık, neredeyse tam bir şifa deposu. Meyvesinden yaprağına, kökünden kabuğuna kadar her yeri faydalarla dolu olan kızılcık ve ev yapımı doğal kızılcık şurubu ya da kızılcık ekşisi ile bir çok hastalığa önlem alabilir ya da şifa bulabilirsiniz.

En İyi Kızılcık Nerede Yetişiyor?
Türkiye'de en iyi kızılcığın, oksijen deposu olarak da bilinen Daday'ın Ballıdağ eteklerinde yetiştiğini herkes bilir. Öyle ki; Ballıdağ eteklerinde Türkiye'nin 2. Sanatoryum'u bile kurulmuştur. Gastronomi turizminde çok önemli yer edinen ve oksijen deposu olan bu topraklarda 'topraktan sofraya' felsefesiyle İksirli Çiftlik'i kuran İksir Sema Aydın, Daday'ın şifa deposu olan kızılcık marmelatı, kızılcık jölesi, diyabet hastaları için şekersiz kızılcık marmelatı ve kızılcık ekşisini hiçbir katkı maddesi olmadan üretip tüketiciyle buluşturuyor.

Uzmanların, tam bir mucize olarak değerlendirdiği kızılcık meyvesi tam bir Melatonin kaynağı.

Uzmanlara göre ''Melatonin vücudun gece salgıladığı bir hormondur ve bu hormon yeterli ölçüde salgılanmadığında hastalıklara neden olabilir. Melatonin ilaçlarının birçoğu kızılcıktan yapılır. Kızılcık hücreleri koruyan bir antioksidan deposudur. Kızılcıkta bulunan antioksidanlar brokoliden beş kat daha fazladır. Kızılcık, damarların tıkanmasını engelleyerek kalp hastalıkları riskini azaltır. Özellikle de kadınlar için Anti Aging olarak çok faydalıdır''.

Yolunuz belki Daday'ın Ballıdağ eteklerinden geçmeyebilir ama uzmanlara kulak verirseniz kızılcakla ve mucizeleriyle tanışmanız için İksirli Çiftlik'ten taptaze ve katkısız kızılcık ve çeşitlerine ulaşabilirsiniz.

Kelebekler Vadisi Kampına Nasıl Gidilir? Nasıl Bir Yer?Nerede Kalınır?Ne Yapılır?Ne Yenir, Ne İçilir?Kaya Tırmanışı Mı Demiştin?

11947773_10206522187047614_8669538074723098921_o

Kamp Keyfi grubu olarak Kelebekler Vadisi Kampını geride bırakmış bulunuyoruz. Kampımızı 29-30-31 Ağustos 2015 tarihlerinde gerçekleştirdik. Bu sefer dört kafadar deniz ve doğa tatili yapmak ve kafalarımızı boşaltmak için Kelebekler Vadisinde kamp yapmayı seçtik.

Nasıl Gidilir?

İki temel seçeneğiniz var; birincisi Faralya’ya gidip, aşağıya doğru olan yürüyüş parkurunu seçebilirsiniz. Bunu sırtınızda yük varken tavsiye etmem. Diğeri ise Ölüdeniz’den tekne vasıtasıyla ulaşım. Kelebekler Vadisinin kendi teknesi var ve her saat Ölüdeniz’den kalkıyor. Dikkatli olun; son tekne saat altıda kalkıyor. Saat altıdan sonra sadece taksi gibi çalışan tekneler sizi oraya götürmekte. Biz 6 teknesine yetişemediğimiz için bu taksi tekneyi kiraladık tek gidiş 4 kişi 200 TL tuttu.
Ölü Denize gitmek kolay. Fethiye otogarı önünden dakika başı Ölüdeniz minibüsleri geçiyor. Son durak olan Jandarma önünde indikten sonra, Jandarma karakolunun karşısında tekneler bulunmakta. Kelebekler Vadisinin kendi teknesi de buradan kalkıyor.

Nasıl Bir Yer?

Gayet güzel bir yer. Çalışanlar ve idare gayet güler yüzlü ve yardın sever insanlar. Gönül rahatlığıyla aileniz veya sevdikleriniz ile gidebileceğiniz bir yer. Doğası ve denizi şahane. Hayatınızda en azından bir kere gitmeniz gereken bir yer.

Nerede Kalınır?

İki temel seçeneğiniz var: Bungalov ve Çadır. Bungalovda kalmadığımız içini o konuda bir şey söyleyemem. Biz kendi çadırlarımızı götürdük. Çadırı olmayanlar da dert etmesin, vadi işletmesi çadır veriyor. Ama çadırlar çok basit. Ben kendi çadırınızı götürmenizi tavsiye ederim.
Çadırda kalacakların çadır altına branda veya çift kat mat getirmelerini tavsiye ederim. Vadinin zemini taşlık. Tek mat ile rahat edebilmek biraz zor. Çadırınızı gölgelik bir yere kurmayı ihmal etmeyin. Eylül ayında bile gündüzleri güneş yakıyordu.

Ne Yapılır?

En basiti kafayı dinleyebilirsiniz. Hazır kurulu hamaklar var. Birisine uzanın biraz kafayı dinleyin. Deniz kum güneş mevzusuna hiç girmiyorum. Özellikle benim gibi deniz kenarında yaşamayan birisiyseniz büyük ihtimal denizin renginin mavi olduğunu bile unutmuşsunuzdur.
Vadinin içinden ilerleyip şelaleyi görebilir, yaklaşık 400 metrelik parkurdan Faralya köyüne çıkıp manzaraya hayran kalabilirsiniz.
Yanınızda iskambil destesi getirmeyi de ihmal etmeyin.

Ne Yenir, Ne İçilir?

Sabah kahvaltısı (8:00 – 10:00) ve akşam yemeği (20:00 – 22:00) fiyata dahil ve açık büfe. Özellikle akşam yamaği gayet iyi. Bir kamp alanına göre çıkan yemeğin kalitesi beklediğimizden kat kat iyi çıktı. Öğle yemeği için snack bar var ama açıkça söyleyeyim ben yeme ihtiyacı duymadım. Vadinin öteki tarafında bir balık restoranı varmış oraya da gitme ihtiyacı hissetmedim.
Bira ve basit gıda ürünleri (çikolata gofret vs.) snack bar’da satılıyor. Ben terlik bile gördüm.
Bunlar dışında çok özel bir şey arıyorsanız tobleron, oreo vb. Gelirken yanınıza getirin.

Kaya Tırmanışı Mı Demiştin?

Vadinin içinde iki tırmanış parkuru var. Birincisi Şelale Tırmanışı, diğeri ise Faralya Köyü tırmanışı.
Her ikisinde de ip ve işaretleme mevcut olduğundan tırmanışı yapmak için profesyonel olmaya gerek yok. Ancak seneler içinde bu alanlarda ölümle sonuçlanan kazalar olduğunu unutmayınız. Alkollü kafa ile veya terlik ile bu tırmanış yapılamayacağını aklınızdan çıkarmayınız. Basit bir spor ayakkabı ve ayık bir kafa ile aynı gün içinde iki tırmanışı da gerçekleştirebilirsiniz.
Bölgeye gelen turistler aşağıda bulunan su birikintisini şelale sanıyorlar. Büyük hata! Asıl şelaleye dik bir tırmanış ile çıkılıyor. Tırmanış sırasında önce kayaya tutturulan merdivenler sonrada tırmanma ipi kullanarak çıkılıyor. Ancak şelale manzarası buna değer. Bu tırmanış sırasında kelebekler bize şelaleye kadar eşlik ettiler, bunu da hatırlatmak istedim.
Faralya köyüne tırmanış daha zorlu bir parkur. Küçük çocuklar, yaşlılar, alkollü kafa, terlik gibi hayatınızı tehlikeye atacak bir durumuz varsa hiç bulaşmayın. Tırmanışın 5 noktasında ip ile tırmanış gerçekleştireceksiniz. Elleriniz hassas ise eldiven kullanmanızı öneririm. Onun dışında tırmanış son derece zevkli, gideceğiz yollar kırmızı boya ile işaretlenmiş. Kırmızı noktaları takip ettiğiniz sürece hiç bir problemle karşılaşmazsınız. En tepeye çıktığınızda, camide biraz mola verebilirsiniz. Biz öyle yaptık. Manzara tek kelime ile muhteşemdi 


DOĞA MANZARALARI


doga (7)



doga (5)




doga (6)


doga (1)



doga (8)



doga (3)



doga (8)



doga (2)



doga (9)



doga (4)



doga (10)


doga (11)




doga (12)



doga (13)





doga (14)



doga (15)




doga (16)




doga (17)



doga (18)




doga (19)


doga (20)