“Bak şu ay yüzlü doğana
Babasının anasına, “Betül” ve “Zehra” olana
Sin cinsinden cennet hurisine
Güneşten bir parça olan ulunun Eşine;
Nasıl da aydınlatıyor şarkın karanlığını
Yol gösteriyor onu takip edenlere;
Nasılda rahmet saçıyor yüreklere
Yoldaşlık ve yarenlik ediyor erenlere…..Dinle!
*Kızım Fatıma..Bedenimin bir parçasıdır..Gözümün nurudur..Kalbimin meyvesidir…Bedenimdeki ruhumdur..
*İnsan şeklinde bir huridir…İbadet mihrabında ayağa kalktığında yıldızlar yeryüzündekilere nur saçtığı gibi onun nuru da gökteki meleklere nur saçar…
*Kızım Fatıma geçmişteki ve gelecekteki kadınların en üstünüdür…Hz. MUHAMMED MUSTAFA (Sav)
Peygamberimizin (Sav) biricik kızı…. Bilge Ali’nin ulu eşi… Anadolu erenlerinin annesi…. Aşk ehlinin sevgilisi… Anadolu bacılarının kız kardeşi ve önderi… Ortadoğu’nun bilgelik ve merhamet güneşi…. Ay’dan nuruyla aydınlatan karanlık geceyi, zalimlere öğreten merhameti… Nur yüzlü.. yüce gönüllü… şefaatiyle cehennem ateşini söndüren….
Fatıma Ana…
Fatma ana…..Dertlere derman.. sıkıntıda olanlara rahmet… Şifaya muhtaç olanlara şifa veren ana… Evleri bereketlerinden, nazarlara iyi gelen……
Fatıma ana hala Anadolu bacılarına ve arap bilge kadınlarına aktarır sırrını…. Elden ele verilir şifa yeteneği… elden ele aktarılır ….ocaklılar tarafından bilgeliği…
Dilden dile anılır …
“Benim elim değil Fatıma Ananın elidir”…..
“Fatima ananın eli gibi bereketli olsun ocağımız”
“Fatima Ana aşkına…”
İşte bu bilge kadın ve Anadolu ocaklılarının ve mistiklerinin rehberi…. Yaşadığı dönemde nur yüzüyle ve naif şefkatli kalbiyle bilinirdi Mekke’de ve Medine’de. Bir diğer özelliği ise şifacılıktır ve Anadolu şifacılığını gücünü Fatıma Ana’dan alır….El verme yöntemiyle bu yeti devredilen kişi “Bu el benim elim değil Fatıma ana’nın eli” dualarıyla şifa aktarır… Birçok savaşta ve hastalık durumunda bitkilerden merhem yapıp yardımcı olduğu bilinmektedir. Buna bir başka örnek ise Uhud savaşında peygamberin durmayan yarasını kül basarak şifalandırması ve durdurmasıdır. O, sadece insanların fiziklerine değil ruhlarını ve kalplerini de merhamet ile şifalandırırdı.
En büyük sırrı ise, Peygamberin kendisine verdiği sıfatlarda gizlidir; Muhammed peygamber ona Ümmü Ebiha yani “babasının annesi” diye tanımlardı, Fatıma ana, o kocaman yüreğiyle annesiz büyüyen peygambere dahi annelik yapardı çünkü… Herkesin annesiydi daha kendi yaşadığı dönemlerde, en büyük vasfı olan annelik içgüdüsüne sahipti.
Bazı kaynaklarda “Kırmızıya çalar beyaz bir ten, siyah ve uzun saçlar.Kemal ve güzelliğin en üstün örneği idi. Arap yarımadasındaki tüm kadınların sahip oldukları bilgi ve ilimlerden haberdardı ve hepsini kavramıştı. Kuran ayetlerine dayanarak Ebu Bekir ile girdiği tartışmalar, onun Kuran ayetlerine vâkıf olduğunu ortaya koymaktadır”.
Hz. Fatma’nın dış görünüşü, konuşması, hal ve tavırlarıyla Hz. Muhammed’e en çok benzeyen kişi olduğunu Hz. Ayşe de belirtmiş. Baba ile kızı arasındaki çok yakın ilişki, Hz. Muhammed’in bir sefere çıkarken en son, geldiğinde ise ilk önce kızını ziyaret etmesi, kızını gördüğünde ayağa kalkarak yerini ona vermesi gibi örneklerden anlaşılıyor.
Ebu İlm’in kitabında yer alan yine Hz. Ayşe’ye ait şu satırlar da manidar: “Resulullah’a Fatıma’yı sanki bal şerbeti içer gibi öylesine öpmesinin sebebini sordum. Bana ‘Beni miraca götürdükleri gece Cebrail beni cennetin içine götürdü ve bana bir elma verdi. Onu yedim. Ne zaman o elmayı özlesem Fatma’yı öpüp, cennetin kokusunu ondan alıyorum. (O benim kalbim, ruhum ve vicdanımdır. Her kim onu üzerse beni, her kim beni üzerse Allah’ı üzmüştür”.
Bir hadiste, Peygamber miraca çıktığı vakit, cennet meyvesinden yemiş ve Allah bu meyveyi peygamberin sulbünde suya dönüştürmüştür. Miraçtan döndüğü vakit Peygamber eşi Hatice ile birlikte olur ve işte o gece cennetten gelen nur, Hatice’nin gebe kalmasına vesile olur. Bu yüzdendir ki, Fatıma Ana’nın bir ayağı cennette bir ayağı dünyadadır denir ve ona “Hura-yi İnsiyye” yani “insan cinsinden olan huri” denirdi.
Göksel ve ilahi kimliğinden dolayı “Nuriye”, “Semaviye” ve “Haniye” denirdi…
Bir diğer ismi ise Betül idi, bu isim bir İsa peygamberin Annesi Meryem’e, birde Fatima anaya verilmiştir. En önemli sırlardan biri bu ismin altında yatar. Betül kelimesi, iffetli, şehvete sahip olmayan kadın manasındadır.Bu eserlerde Fatıma eşine, evine ve çocuklarına bağlı, onlara hizmet eden, becerikli, sabırlı, güzel ahlaklı örnek bir Müslüman hanım olarak tasvir edilir. Bu tür metinlerde isminin Türk halk ağzında aldığı Fatıma veya Fadime şekilleri yanında Fatma Ana, ayrıca beyaz tenli olması sebebiyle Zehra (Fatımatü’z-Zehra), iffetli oluşundan dolayı Betül, bir hadiste cennetteki en faziletli dört kadından biri diye tanıtıldığı için “cennet hatunu”, kıyamette kendisinden şefaat beklendiği için de “kıyamet hatunu” ve “seyyidetü’n-nisâ” unvanlarıyla anılmaktadır.
”((*Adem cenette gezerken Levhi Mahvuzda bir nur gördü. Bu öyle bir nurdu ki şevkatından Adem kendinden geçti ve Cenabı Allah’a sordu.
* Bu kimdir Yarab?
* Allah cevap erdi.
O alemlerin Sultanı… ahır zaman pegamberi Hz.Muhammed Mustafa (S.a.v) nın kızı Fatıma’dır. Başındaki taç babası Muhammed… belindeki kemer eşi İmam Ali… kulaklarındaki küpeler Şah İmam Hasan…. Şah İmam Hüseyin’dir.
*Adem şaşırdı ve dediki :
*Bu hangi millettendir?
*Ses (nida) geldi:
*Senin zürriyetindendir.
Hz.Rasulullah…Yüce Fatıma’nın nar çiçeğine benzeyen yüzüne bakar, masum duruşunu seyreder, o mazlum haline göz yaşları ile karşılık verir idi. Merhametli kalpleri Hz.Fatıma için bir alev gibi çırpınır, O’nu yedirir… içirir… giydirir…uyutur… başında otururdu.
“Gül kokusu Muhammed’in teridir…
Ah ettikçe karlı dağlar eritir..
Hatice Fatıma Hakk’ın yâridir..
Onun katarından ayırma bizi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder