1 Nisan 2015 Çarşamba

Aşkın yaramaz çocukları



EROS ve PSYKHE
(AŞK ve RUH)

Nizami ÇUBUK

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum!
Eve ekmekle tuz götürmeyi;
Böyle havalarda unuttum.
Şiir yazma hastalığım;
Hep böyle havalarda nüksetti.
Beni bu güzel havalar mahvetti. (Orhan Veli)


Bir güzele vuruldunuz mu hiç… Âşık oldunuz mu? Sizi umarsız aşklara düşüren nedir? Orhan Veli gibi: “Böyle havalar mı” dersiniz… Hayır, hayır! Bilemediniz… Aşkın yaramaz çocuklarını tanımıyorsanız eğer, vay halinize!... Her an aşkın kanatlı meleği Eros’un oklarıyla vurulabilirsiniz… Evet! Vurulabilirsiniz… Bir güzele “vurulmak” da işte böyle bir şey… Eros’un oklarına hedef olan iflah olmaz… Hemencecik, bir güzele âşık olur; vurulur…
Mitolojik esintilerin savurduğu, zaman içindeki yolculuğumuzda; aşkın yaramaz çocukları Eros ve Psykhe’yi (aşkı ve ruhu) tanıyacağız…
Eros sırtındaki bir çift kanadıyla uçarak dünyayı dolaşır, geçtiği yerlere çiçek kokularıyla bezenmiş duygular savururdu. İnsanların mutlulukları için, annesi Afrodit (Aphrodite) gibi, dünyaya güzellik ve neşe saçar, insanların gönüllerini amansız aşk ateşi ile yakardı… Eros'un elinde her zaman yayı ve okları olurdu… Oklarıyla insanları kalplerinden vurur, onları birbirlerine âşık ederdi.

Psykhe, bir kral kızıydı… Çok gururluydu ve hiç kimseye âşık olmamakla övünürdü. Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı ki, görenler onu güzellik tanrıçası Afrodit sanarak, ona tapınıyorlardı… Ama Afrodit bir ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmıyordu... Bu yüzden, bir gün oğlu Eros'u yanına çağırdı ve Psykhe’yi dünyanın en çirkin erkeğine âşık ederek cezalandırmasını istedi.
Eros, annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yollara düştü...
Eros, Psykhe’yi kırlarda çiçek toplarken görmüştü… Ve onu görür görmez duyguları alt üst olmuştu. Psykhe'nin kalbini nişan alarak oku atmak üzereyken, bu genç kızın güzelliği aklını başından almış; onu başkasına âşık etmek yerine kendisi âşık oluvermişti.
Ve bir gün, aşkın yaramaz çocuğu Eros da, bir güzele âşık olmuştu. Eros, annesi Afrodit’ten korktuğu için Psykhe'yi alıp sihirli bir saraya götürmüştü. Bu saray uyuyan bir ormanın ortasına kurulmuş, görkemli fakat ıssız bir saraydı…
Yeni yaşamlarında, Kanatlı güzel delikanlı gece karanlık düştükten sonra, kendini göstermeden saraya giriyor, sevgilisi ile buluşarak, onun gül koynunda uyuyordu... Bu sihirli sarayda bir insanın isteyebileceği her şey vardı… Ama Psykhe'nin tek isteği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti. Ancak, Eros bunu asla kabul etmiyordu. Gece hep karanlıkta geliyor ve sabah ortalık ağarmadan da gidiyordu… Yüzü belli olmasın diye Eros, akşamları sarayda ateş ya da kandil yakılmasını bile yasaklamıştı.
Psykhe ne kadar yalvarsa da fayda etmemişti. Eros şöyle diyordu:"Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın, beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu ya da kimin oğlu olduğumu öğrenmeden, bilmeden, beni olduğum gibi sev seveceksen. Senden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak mutlu olma şansını kaçırma elinden!” Psykhe de bunu kabul etmiş, Eros'u görmeden kim olduğunu bilmeden, körü körüne sevmişti… Birlikte çok mutluydular… Ancak Psykhe'nin kız kardeşleri onların bu mutluluğunu çok kıskanıyorlardı...
Eros’un sarayda olmadığı bir gün kardeşlerini ziyarete geldiklerinde, ona sevdiği delikanlının dünyanın en çirkin en iğrenç en vahşi görünüşlü adamı olduğunu söylediler. “Eğer güzel bir delikanlı olsaydı, sevdiğinden yüzünü gizlemezdi, seni böyle ıssız bir sarayda tutamazdı!” dediler. Ve ona, gece sevdiği delikanlı gelmeden önce yanan bir kandilin üzerine vazoyu ters çevirip koymasını söylediler. Böylece, Eros uyuduktan sonra vazoyu kaldırıp aydınlıkta onun yüzünü görebilecekti.
Psykhe merakına engel olamayarak kardeşlerinin dediklerini yaptı. Yanan kandili bir vazonun altına gizleyerek, sevdiğini beklemeye başladı. Eros her şeyden habersiz saraya dönmüş, kendini sevdiği kadının kollarına bırakmıştı…
Eros derin uykuya dalınca, Psykhe gürültü etmeden, usulca yatağından kalktı… Ters çevirdiği vazoyu kaldırarak, kandili eline aldı… Ve delikanlıya iyice yaklaştı… Gördükleri karşısında hayrete düşmüştü. Çirkin ve iğrenç bir erkek görmeyi beklerken genç ve yakışıklı bir erkekle karşılaşmıştı.
Eros'un yakışıklılığı, dünyada ki başka hiç bir erkekle kıyaslanamazdı. Yüzü tarif edilemeyecek kadar güzel bu delikanlıyı görünce, Psykhe'nin ona duyduğu aşk bir kat daha arttı… Sevdiğini alnından öpmek için eğildiğinde, kandilin kızgın yağından bir damla Eros'un çıplak omzuna damlayıverdi... Eros, duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı. Sevgilisinin kendisini dinlemeyip, yüzünü görmek için ona oyun oynadığını anlayınca; hemen kanatlarını açıp, uçarak oradan uzaklaştı… Eros'un gitmesiyle, Psykhe için yaptığı büyülü saray da hemencecik bozuluvermişti...
Psykhe üzüntüsünden ne yapacağını bilmez olmuştu. Her şeyden çok sevdiği delikanlıyı kaybetmenin acısıyla yollara düştü… Sevdiğini tekrar bulma umuduyla tüm dünyayı dolaştı, sayısız yerler gezdi ama bir türlü Eros'un izine rastlayamadı.
Nihayet dolaşmaktan bitkin bir halde, amansız ve umarsız aşkların tanrıçası Afrodit'in kapısını çaldı... Aklınca, kendisine acıyıp sevdiği delikanlının yerini söyleyebileceğini düşünüyordu… Ancak, Afrodit yardım etmek bir yana, güzelliğini kıskandığı için, onu bir köle olarak çalışmaya mahkûm etmişti. Zavallı Psykhe sevdiğine ulaşabilmek için buna da razı olmuş ve tek kelime bile etmeden, kendisine söylenen her şeyi yapmıştı. Eros için her türlü acıya katlanmaya razı olmuştu.
Günler sonra, bütün olanları uzaktan gözetleyen Eros'un, yanan omzu iyileşmişti… Ve bir gün, kendisine bu kadar yürekten bağlı olan sevgilisinin kaderini değiştirmek için Tanrılar Dağı Olympos'a gitti. Baş Tanrı Zeus'un ayaklarına kapanarak, Psykhe'nin kurtarılması ve kendisine eş olarak verilmesi için yalvardı… Zeus kendi çapkınlıklarında çokça yardımını gördüğü için, Eros’un tüm isteklerini kabul etti ve hemen haberci tanrı Hermes'e; Psykhe'nin Olympos'a getirilmesini emretti… Psykhe, tanrılar katına getirildi ve orada her şeyden daha çok sevdiği Eros ile evlenerek, mutlu bir yaşam sürdürmeye başladılar…
O günden sonra, aşkın yaramaz çocukları Eros ve Psykhe, yine asıl işlerine döndüler; insanların kalplerine aşk oklar atıp durdular…
En çok da bahar aylarını seçtiler, oklarını fırlatmak için… Önümüz bahar aman ha dikkat! Eros’un aşk oklarıyla kanamasın yüreğiniz!
Siz yalnızca içinden ok geçen kalp resimleri yaparak durumu kurtarmaya bakın… Böyle yapanlar, sembolik olarak Eros’un okuyla vurulmuş sayılırlar… 



FOTOĞRAF LİSTESİ

1. Eros ve Psykhe
2. Heykeltıraş Antonio Canova’dan Eros ve Psykhe,1793

3. François Pascal Simon Gérard. Eros ve Psykhe
4. Anthony Van Dyck. Eros ve Psykhe, 1638
5. Eros ve genç kız
6. Lucas Cranach, Afrodit ve Eros, 1509
7. Eros
8. Uyuyan Bebek Eros
9. Efes Eros’u 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder