30 Ağustos 2015 Pazar

Mutluluk Nefesi



İnsanların mutluluk soludukları bir dunyada yaşıyoruz. Hava mutlulukla dolu ve mutlu olmak için sadece nefes almak yeterli.
Nefesimizi verdiğimizde ise sanki sigara dumanı gibi ama pembe renkte bir hava veriyoruz dışarıya. Kokusu yok, sadece rengi var.
Bu dünyadaki her bir kişi nefesini pembe olarak veriyor. Bu pembe duman havaya karışınca tekrar saf mutluluğa dönüşüyor. Bu sayede mutluluk asla tükenmiyor, nefes alıp vermeye devam ettiğimiz sürece.

Manhattan, Champs-Elysees, Istiklal veya Avenue Paulista'da yürüdüğünü düşün; herkes pembe nefes verirken sen mavi verebiliyorsun. Çünkü mutluluğunu nasıl kontrol edeceğini biliyorsun.

Bunu yapabildiğin zaman, her iki evrende de mutluluğunu gerçekten kontrol edebilirsin.


22 Ağustos 2015 Cumartesi

Bu çay kilo verdiriyor!..


Doğal antibiyotik denilen sarımsağın faydaları saymakla bitmiyor. Kokusu nedeni ile birçok kişinin uzak durduğu sarımsak, aynı zamanda kilo da verdiriyor.
Takvim’de yer alan habere göre uzmanlar, kısa sürede zayıflamak isteyenlere sarımsak çayını tavsiye ederek şu tarifi veriyor: “2 bardak soğuk suya öncelikle 4 çay kaşığı zencefili ekleyin. 5 dakika kadar kaynatın. Bu sırada kaynarken sürekli karıştırmayı unutmayın. Sonra içine 5 diş sarımsak ekleyip kaynatmaya devam edin. Taze sıkılmış bir kaşık limon suyunu da kaynamakta olan karışımın içine ekledikten sonra 2 kaşık bal ilave edip 1 dakika daha kaynatın. Hazırlamış olduğunuz bu karışımdan her gün sabah ve akşam olmak üzere birer fincan tüketin.”


21 Ağustos 2015 Cuma

Elma Sirkesi İle Varis Tedavisi Mümkün mü ?

Varisler neden oluşur?

Varis dediğimiz şey bacakların yüzeyinde ortaya çıkan genelde kırmızı veya mavi renkteki damarlı görünümdür. Vücudumuzdaki, özellikle bacaklarıdaki, damarlarımızda bir nevi vana sistemi vardır. Bu sistem bacaklardan toplanmış kanın kalbe gönderilmesini sağlar ve tersi bir akış şeklini engeller. Yani bu vanalar kan akış yönümüzün kesinlikle gerektiği gibi olmasını sağlar.

Varisli damarlarda ise bu valflerin (yani vanaların) kısmen veya tamamen hasar gördüğünü veya hiç bulunmadıklarını görüyoruz. Bunun sonucu olarak bacaklardan toplanıp kalbe gitmesi gereken kan, ters yönde de akmaya başlıyor ve damarlarda kan toplanarak damarlarda şişme yapıyor. Şişme genelde çok uzun süre ayakta kaldıysanız ya da çok uzun süre oturduysanız görülüyor. Elma sirkesinin birçok sağlık problemini tedavi edici özelliği vardır, varis de onlardan bir tanesi.

Varisleri tedavi etmek için elma sirkesini nasıl kullanacağız?
Bir tülbent veya bandaj için kullanılan tıbbi bez edinin. Tülbenti ya da bezi elma sirkesinin içine batırın ve çıkardıktan sonra alt bacaklarınızın ya da uyluklarınızın etrafına sararak bağlayın. Yarım saat bekletin. Daha sonra bandajı çıkarın ve bacaklarınızı yıkayın.

Elma sirkesi asidik olduğu için, öncelikle cildinizin çok küçük bir bölgesine uygulamanızı öneriyoruz. Çünkü eğer alerjik veya hassas bir cildiniz varsa, temas eden bölgede kızarıklıklar oluşabilir.

Daha iyi sonuçlar elde etmek istiyorsanız işlemi uyguladıktan sonra beklerken düz bir yüzeye uzanın ve ayak bileklerinizin altına birkaç yastık ya da yükselti koymanızı öneriyoruz.

Bir başka uygulama yöntemiyse elma sirkesini direk bacaklara dökerek uygulamak. Yalnız az önce de söylediğimiz gibi, önce küçük bir bölgeye uygulayıp elma sirkesine karşı allerjik olup olmadığınızı test edin.

Bu uygulamayı günde iki kere 2-3 tatlı kaşığı kadar elma sirkesini bir su bardağı suyla karıştırıp içerek destekleyebilirsiniz. Daha lezzetli bir deneyim yaşamak istiyorsanız elma sirkesi içeceğinizin içine 1 tatlı kaşığı organik bal ilave edebilirsiniz.

Anlattıklarımız damarlarınızdaki şişkinlik ve iltihabı ortadan kaldırmak için yeterli olacaktır. Sonuçlar kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir ancak 1-2 ay içinde değişiklikleri fark edebiliyor olacaksınız.

Varis tedavisi için ne çeşit bir elma sirkesi kullanmalıyız?

Mutfaklarda bulunan normal sirkelerin varis tedavisindeki kullanımı ve etkisi sınırlıdır. Bu nedenle gidip başka bir sirke almanız gerekecek. Bu sirke pastörize edilmemiş ve filtreden geçirilmemiş olmalıdır. Çünkü ancak bu şekilde içinde sirke tortusu denilen hafif topağımsı ve gerekli enzimleri içeren madde bulunabilmektedir. En ideali, organik ev yapımı elma sirkesi kullanmaktır.

Marketlerde bir sürü güvenilir marka bulunmakta ancak siz yine de sirke şişesinin üstündeki etiketi ve açıklamaları okuyarak pastörize edilmemiş ve filtrelenmemiş bir sirke aldığınızdan emin olun.

Varis tedavisi için alternatif çözüm önerileri

Örümcek varisler, özellikle çok kırmızı ya da çok mavi renkte olanlar, bacaklarınızı oldukça çirkin gösterebilmektedir. Üzülmeyin, çaresi var!

Doğal çözüm önerileri:

Her gün bir diş sarımsak yemelisiniz. Bir diş sarımsağı soyun, elinizle hafifçe ezin ve suyla beraber sanki hap içiyormuşsunuz gibi ağzınıza atın.
1 tatlı kaşığı kırmızı acı biberi (toz) bir su bardağı sıcak suyla karıştırın ve günde 2 ya da 3 kez bu karışımı için. Bacaklarınızdaki ağrılar hafifleyecektir. Kan dolaşımınız hızlanacaktır. Bu yöntemle varisleri tedavi etmek 15-20 gün alabilir. Varisleriniz iyileştikten sonra bile sağlıklı kalmak için bu karışımı günde bir kez içebilirsiniz.
Bir başka yöntem de bal ve balık yağını karıştırıp temiz bir bandaj bezine sürerek bacaklarınıza bandajı bağlamak. Bağladıktan sonra bir gece bu şekilde geçirin. Bu uygulama şişliklerinizi azaltacaktır.
Varis oluşumunu nasıl önleyebiliriz?

Varisi önlemek için ilk adım düzenli olarak egzersiz yapmaktır. Yürüyüş yapmak varisi önlemede oldukça iyi bir tercihtir. Ayrıca bacaklarınıza düzenli olarak masaj yapmak kan sirkülasyonunu arttırarak varisleri önlemeye yardımcı olur.

Mavi varisleri önlemek için birkaç öneri daha:

Kilonuzu kontrol altında tutun. Alınan her bir kilo bacaklarımıza baskı yapan bir yüktür. Ne kadar yükleme yaparsak hareket kabiliyetimiz o kadar kısıtlanır.
Çok fazla ayakta ya da oturur pozisyonda kalmayın. Fırsat buldukça ufak yürüyüşler yapın, bu ofisinizdeki fotokopi makinasının oraya kadar gidip gelmek de olabilir, arka bahçenizde bir iki kez ileri geri gitmek de.
Yüksek topuklu ayakkabılar giymekten kaçının.
Güneş koruyucu losyonlar kullanın. Aşırı dozda güçlü güneş ışınlarına maruz kalmak yüzde mavi varislerin oluşmasına sebep olabilir.
Yeme alışkanlıkları: tuzu kesinlikle azaltın. Çokça meyve ve sebze tüketin. Baklagillerle, lifli ve sodyum bakımından düşük içerikli gıdalarla beslenin.
Bolca su içerek bağırsaklarınızın düzenli çalışmasına yardımcı olun. Kabızlık mavi varisleri kötüleştirebilir.
Sıkıştırıcı (basınçlı) çoraplar giyin.
Fakat, bazı durumlarda varisler artık doğal çözümlerle tedavi edilemeyecek kadar ekstrem hale glmiş olabilir. Üzülmeyin! Belki de ameliyatla yapılacak bir müdahaleyi gözden geçirmek isteyebilirsiniz: safenöz damar soyma uygulaması.

Safenöz Damar Soyma

Varisli damar soyma tedavisi varisleri ameliyatla yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu ameliyatta, hasar görmüş damara düğüm atılır ya da damar komple alınır. Lokal veya genel anesteziyle uygulanabilen bir yöntemdir.

Operasyon bazı durumlarda damarın tamamen alınması prosedürünü içerdiği için, damar soyma tedavisi örümcek varisler konusunda son tercih olmalıdır. Bu yöntem bir kozmetik ya da estetik yöntem olarak algılanmamalıdır. Ameliyatı ancak ve ancak bacaklarınızda şişlik varsa, dayanılmaz ağrılar ve damarlarınızda kan pıhtıları varsa tercih etmelisiniz.

Elma sirkesinin diğer faydaları:
Elma sirkesi saç dökülmesine iyi gelir mi?

Saçlarınızı elma sirkesiyle durulamak saç dökülmesinin en etkili tedavi yöntemlerinden biridir. Elma sirkesi saçlarınızın sağlıklı ve hızlı uzamasını, ayrıca ipeksi ve parıltılı bir görünüm kazanmasını sağlar. Bu başlıkta Elma sirkesinin saç dökülmesini önlemek için nasıl kullanabileceğinize dair öneriler bulacaksınız.

Kilo vermek için elma sirkesi

Bu başlıkta sizinle iki adet hazırlaması çok kolay elma sirkesi içerikli içecek tarifi vereceğiz. Bu tarifleri elma sirkesi içeceğinizi hazırlamak ve rahatça kilo vermek için bir kılavuz olarak kullanın.

Elma sirkesini akne ve cilt tedavisi için nasıl kullanırız?

Size takip etmesi kolay adımlarla cildinizi aknelerden temizlemek için elma sirkesini nasıl kullanmanız gerektiğini ve nasıl elma sirkesi toniği hazırlayabileceğinizi anlatacağız.

Kilo kaybetmek için elma sirkesi içmeye başlamadan önce okumalısınız…
Bu oldukça geniş çaplı araştırmalar sonucunda yazılmış makalede elma sirkesiyle ilgili sıkça aklınıza gelen soruların cevaplarını bulacaksınız: Elma sirkesini ne sıklıkta içmem gerekiyor? Ne zaman içmeliyim? Hangi malzemelerle karıştırabilirim? Daha çok elma sirkesi içmek daha hızlı kilo vermeme yardımcı olur mu?

Elma sirkesi tedavisini uygulamış bir kullanıcının yorumu :

“Aylardır bacaklarımda şişkinlik sıkıntısıyla uğraşıyordum. Bir sürü uzmana göründükten ve çare bulamadıktan sonra ipleri kendi elime almaya karar verdim. İşlenmemiş elma sirkesi yalnızca şişliği indirmekle yetinmedi, neredeyse bütün varislerim görünmez oldu! Kendi gözlerimle görmesem kesinlikle inanmazdım. Günde iki kere iki tatlı kaşığı kadar elma sirkesi içiyorum. En iyisi elma sirkesi!” Bayan Tucker, Virginia Eyaleti. (Kaynak: The Earth Clinic)


İncir ve sütü birlikte tüketin

İncirin müthiş faydaları var. Süt ile birlikte tüketildiğinde incir bir numaralı kabızlık ilacı oluyor.
Bunun için de yapmanız gereken incirleri kaynayan sütün içine ekleyip 5 dakika daha kaynatmak. Ardından süt ve inciri blenderdan geçirip buzdolabında soğuttuktan sonra içebilirsiniz.
Bu şekilde tüketildiğinde incir kabızlık derdinizin dermanı olur. Kuru incirden hazırlanan bu formül, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir.


20 Ağustos 2015 Perşembe

Vücut Tipinize Göre Spor Yapın

İşte dört temel vücut tipi ve onlara özel sporlar;

Pilates Eğitmenleri "Spor yaparken kimimiz basenleri inceltmeyi, kimimiz bacakları şekillendirmeyi, kimimiz ise kolları kuvvetlendirip karın kaslarını sıkılaştırmayı hedefliyoruz. Oysa her vücut tipinin istediği egzersiz farklı, bu nedenle bazı egzersizler kimi vücut tiplerinde çok çabuk etki gösterirken, kimi vücut tiplerinde aylarca çalışılmasına rağmen hiçbir sonuç vermiyor" diyor. İstenilen sonuca ulaşabilmek için vücut tipine özel sporların yapılması gerektiğini söyleyen Kaşıkçı, dört temel vücut tipine uygun olan egzersizleri ise şöyle sıralıyor. 








• Elma Tipi Vücut ve Pilates 

Üst vücudun alt vücuda oranla daha kalın ve geniş olduğu, bacakların oldukça ince, bel kıvrımının ise fazla olmadığı elma tipi vücutta rahatlıkla seçilebilecek olan spor çeşidi pilatestir. Bu vücut tipinde bel kıvrımını artırmak ve belde yağ oluşumunu engellemek için pilates yapmanın yanı sıra, ince bacakları biraz olsun kuvvetlendirmek ve kaslandırmak için bisiklet tercih edilebileceği gibi cross trainning (ecliptic) ve yüzme de bu vücut tipine sahip kişilerde çok daha çabuk kilo vermeyi ve şekillenmeyi sağlayacaktır. Ancak bu sporları yaparken kalın olan üst vücudu daha ince olan alt vücut taşıdığı için hassas olan eklemleri zorlamadan yapmaya ayrıca özen göstermek gerekmektedir.


• Armut Tipi Vücut ve Koşu 
Alt vücuda oranla daha ince bir üst vücudun olduğu armut tipi vücutta; dar omuzlar, kavisli bel ve geniş kalça-basenler belirleyici özelliklerdir. Elma tipi vücudun aksine armut tipi vücuda sahip olan kişiler bisiklete binmekten bilhassa kaçınmalıdırlar; çünkü bisiklet üst bacakları çalıştırdığı için bacakların kaslanmasına ve kalınlaşmasına neden olmaktadır. Bu vücut tipinde olan kişiler hızlı kilo vermek için koşu ya da tempolu yürüyüş tercih etmelidir. Hatta daha hızlı yağ yakımını sağlayan "sprint koşu" diye tabir ettiğimiz 1-2 dakikalık çok hızlı koşunun ardından düşük tempolu koşu ya da yürüyüş bu vücut tipindeki kişilerin daha kolay şekillenmesine yardımcı olacaktır. Kardiyo ile birlikte basit pilates hareketleri, özellikle yan yatış pozisyonunda kalça ve basenleri çalıştıran hareketler bu vücut tipindeki kişiler için çok yararlı olacaktır. Üst vücudu kuvvetlendirmek içinse hafif ağırlıklar ve şınav tercih edilebilir.


• Kum Saati Tipi Vücut ve Kontrollü Spor 
Dengeli alt ve üst bedenin yanında geniş omuzların ve kıvrımlı bir belin belirleyici olduğu "Kum saati" diye tabir edilen vücut tipine, en şanslı vücut tipi olarak adlandırıldığını söyleyebiliriz. Bu gruptaki kişiler genellikle atletik bir görüntüye sahiptirler; ancak kontrollü bir şekilde spor yapmazlarsa bu vücut tipini çok çabuk kaybedebilirler. Alt ve üst vücut dengeli olduğu için her türlü kardiyo egzersizi; koşma, yüzme, bisiklet, dans gibi spor ve egzersizler onlar için uygundur. Bu vücut tipine sahip olan kişilerde üst sırt bölgesinde kolayca yağlanma ve iri göğüslerden ötürü sırt ağrılarına rastlanabileceği için sırt kaslarının esneme bantlarıyla ya da ağırlıklarla kuvvetlendirilmesi önerilir.


• Dikdörtgen Tipi Vücut ve Serbest Spor 
Dengeli üst ve alt bedenin yanı sıra, uzun kol ve bacaklarla belli belirsiz bir bel kavisine sahip olan bu vücut tipindeki kişiler genellikle zayıftırlar. Diledikleri kardiyo egzersizi onlar için uygundur. Dikdörtgen tipi vücuda sahip olanlar özellikle omuz ve kalça egzersizlerine yönelerek onları kuvvetlendirerek, şekillendirebilir ve sonuçta da bel kıvrımının daha çok ortaya çıkmasını sağlanabilir. Böylelikle çok daha şekilli bir vücuda sahip olabilirler. 

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Yabanmersi'nin Faydaları







Fundagiller familyasından yüksek kesimlerde yetişen 20–50 cm boylarında, odunsu çalı türü bir bitkinin meyveleri olan Yaban Mersini, Amerika, Kuzey Avrupa ve Karadeniz bölgesinin dağlık kesimlerinde bol miktarda bulunur. Kırmızıdan mor renge kadar olan meyveleri Temmuz ayında toplanmaya başlar ve Eylül ayına kadar toplanabilir.
Yabanmersininde, A, C vitaminleri ile yararlı şekerler, organik asitler, tanen, pektin ve mirtilin olarak adlandırılmakta olan bir boya maddesi ile meyveye rengini veren proantosiyanidinler bulunmaktadır. Yaban mersini çiğ meyve olarak tüketilebileceği gibi kurutularak da tüketilebilir ya da çayı hazırlanarak da tüketilebilir.


Yaban mersininin Sağlığa Faydaları:
Yaban Mersini antioksidan özelliğine sahiptir. Bu antioksidanlar hücre zarına zarar vererek hücrelerin ölümüne neden olan zararlı parçacıkları yok eder. Vücuttaki ve kanda ki zararlı toksinlerin dışarı atılımını sağlar. Hücrelerin yenilenmesini destekleyerek vücuda zindelik verir. Yaşlanma etkilerini geciktirir. Bileşiminde yer alan tanen maddesi ağrı kesici ve iltihapları giderici özelliktedir. Özellikle boğaz ağrıları ve idrar yolları enfeksiyonlarının tedavisinde yarar sağlamaktadır. Düzenli olarak yaban mersini tüketimi mide ülserinin, ağız ve diş hastalıklarının oluşumunun önüne geçmektedir. Antikasorejen özelliği nedeniyle de kanser hastalıklarının önlenmesinde büyük rol oynamaktadır. Ayrıca gözlerin daha verimli çalışmasını sağlar ve gece görüşü yeteneğini arttırır. Kalp ve damar dostu olan yaban mersini kalp krizi riskini azaltır ve damar tıkanıklığını giderir. Sinir sistemini yatıştırıcı ve sakinleştirici özelliği vardır.
Yabanmersinin Antioksidan Faydaları:Bugün uzmanlar tarafından antioksidan meyveler arasında üst sıralarda yer verilmekte olan yabanmersini hücre yenilenmesini destekler ve yaşlanma belirtilerinin gecikmesine yardımcı olur. Vücutta hem çevresel nedenler ile hem de yaşam koşulları nedeni ile zararlı maddeler birikmektedir. Biriken bu zararlı maddeler vücutta hücrelere zarar vererek yapısının bozulmasına sebebiyet verebilmektedir. Güçlü antioksidan özelliği ile yabanmersini bu zararlı maddelerin vücuttan atılmasını sağlayarak hücrelerin zarar görmesini engeller. Cildi besler ve cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.
Yaban Mersini İdrar Yolu Sağlıını Korur: İdrar yolları sağlığını korumaya yardımcı olur: idrar yolunun iç duvarlarında boyunca B-Coli gibi bazı bakteri kolonilerinin yaptığı tahrişler sonucu idrar yolunda bazı komplikasyonlar meydana gelebilir, bunlar yanma hissi verir. İltihap ve enfeksiyon sonucu oluşan bu sorunlara yaban mersini ciddi anlamda fayda sağlayabilir.
Yaban Mersini Göz Sağlığını Korur: Yapılan klinik çalışmaları sonucu yaban mersinin göz hastalıklarından korunmayı sağladığı ortaya konulmuştur. Antioksidan özelliği sayesinde göz hastalıkları arasında sık yaşananmakula dejenerasyonu, katarakt, miyop, hipermetropi, kuruluk, enfeksiyonlara, retina ile ilgili hastalıklara yakalanma rsikini azaltır.
Beyin Sağlığını Korur: Değerli antioksidanlar yanında, selenyum, vitamin A, B C ve E vitaminleri açısından zengindirayrıca, çinko, sodyum, potasyum, bakır, magnezyum, fosfor, manganez, nörotik bozuklukları iyileştirebilir nöronların ölümünü engelleyebilir. Bunun dışında beyin hücrelerinin sağılığını korur ve merkezi sinir sistemi sağlığınına katkıda bulunur. Bu meyveler büyük ölçüde Alzheimer hastalığı gibi ciddi sorunlara tedavi edebildiğini söyleyen sağlık uzmanları var.
Bir çok araştırma sonucuna göre yaban mersinin beyin fonksiyonları ve sinir sistemi üzerinde olan yapıcı etkileri ıspatlanmıştır. Özellikle yaşlandıkça ortaya çıkan zihinsel hastalıklara yakalanmamak için yaban mersini tüketimine özen gösterilmesi önerilmektedir.
Yaban Mersini Kansere Yakalanma Riskini Azaltır: Yaban mersini çok iyi bir C vitamini kaynağıdır. Bunun yanında çok fazla ve farklı antioksidan içerir. Ayrıca bakır ve Ellagic Asit açısından zengindir. Bu bileşen karaciğer ve kolon kanseri mücadelesinde en fazla ihtiyaç duyulan bileşenlerdendir. Bu konuyla alakalı yapaılan çalışmalar kolon kanseri hücrelerinin hızını yavaşlattığını ortaya koymuştur. Ayrıca yumurtalık kanserine yakalanma riskini %34 oranında azalttığı belirtilmiştir.
Yaban Mersini Stresle Mücadeleyi Arttırır: Yaban mersininin beyin ve merekezi sinir sistemi üzerindeki faydalarından bahsetmiştik. Yaban mersini bu özelliği ile çağımızın en amansız hastalıklarından olan stresle mücadele noktasına bünyeyi kuvvetlendirir. Bu yüzden stres kaynaklı sayısız hastalıktan korur
Yaban Mersini Çayının Faydaları:
Yaban mersini çayı bitkinin yapraklarından elde edilerek yağılır ve sağlık açısından çok faydalıdır. Yaban mersininin siyah yaprakları bol miktarda antioksidan, amino asitler ve lifler içermektedir. Çok geniş bir yelpazede sağlığa fayda sağlarlar.
Yaban Mersini Çayının kanseri engelleyici özellği vardır, kanser tümörlerini yok ederek kansere yakalanma riskini azaltır.
Yaban mersini çayının içerdiği zengin miktardaki antioksidanlar beyin sağlığını korurular. Bu nedenle, Alzheimer hastalığı veya Parkinson hastalığına yakalanma riskini azaltabilir. Günde sabah ve akşam olmak üzere tüketilen bir fincan yaban mersini çayı yaşlılığa bağlı olarak ortaya çıkabilecek hafıza sorunlarına yakalanma riskini büyük çlçüde azaltabilir.
Yaban mersini çayı diyabete yakalanma riskini azaltabilir. Yaban mersini çayı tüketimi insülin duyarlılığını arttırmaya yardımcı olabilir. Bu şekilde, vücut glikoz depolamak için için daha verimli bir şekilde insülin kullanır. Aynı zamanda insülin ihtiyacını azaltır ve kan şekeri düzeylerini düşürmek yardımcı olur.
Yaban mersini çayı idrar yolu enfeksiyonlarını da ortadan kaldırabilir. İdrar yolu duvarlarının zararlı bakteriler tarafından kapatılmasına engel olabilir.
Savunma sisteminin direncini arttırır. Özellikle zihinsel hastalıklar ve kanser vakalarına karşı savunma sisteminin direncini arttrırıcı özelliği vardır. Bu yüzden düzenli olarak yaban mersini çayı tüketimi önemlidir.
Yaban Mersinin Zararları: Yaban mersini genelde sağlık açısından güvenl bir besin kaynağıdır. Fakat bazı hastalıklarla mücadelee den hastalar için riskler taşıyabilir. Bu yüzden özel durumlarda tüketimine dikkat edilmelidir.
Gebelik döneminde güvenle tüketilebilir, fakat aşırı tüketimden kaynaklanan yan etkileri olması muhtemel.
Bazı sağlık uzmanları kan şekerini düşürebileceğini savunmaktadırlar. Düşük kan şekeri sorunları yaşayan kişilerin tüketimine azami derecede dikkat etmesi gerekir.
Eğer planlanmış bir ameliyat durumu söz konusu ise ameliyat tarihinden iki hafta önce tüketilmelidir. Ameilaya 2 hafta kala tüketimi durdurulmalıdır. Bunun sebebi ameliyat sonrası kan şekerini düşürme riskinin olmasıdır.
Bazı sağlık uzmanlarının yaban mersininin kolesterole olumsuz etkisi olduğunu söylemektedir.Yaban mersininin kolesterolü düşürdüğünü söyleyen uzmanlar kolesterol sorunu olanlara yaban mersini tüketimini savsiye etmiyorlar.
Tavsiyeler


Doğal ürünler yaşa, sağlığa ve diğer koluşullara bağlı olarak bazen zararlı olabiliyorlar. Bu yüzden doğru tüketilmesi gerekmekte. Yaban mersinin günde ne kadar tüketilmesi gerektiği hakkında bir bilgi yok. Bu yüzden dengeli tüketmekte fayda var.






Posted via Blogaway


11 Ağustos 2015 Salı

KAYBOLAN İNSANLIĞIMIZ

Farkında mısınız¸ her gün daha refah içinde olacağımız bir hayata doğru gitmemize karşın¸ daha da yalnızlaştığımızı hissetmekte¸ birbirimizi sevebilme yeteneğimizi gün be gün kaybetmekteyiz. Yalnızlık demekle¸ çevremizde hiç insan olmaması gibi bir şey kastetmiyorum malumunuz. Çevremiz ne kadar çok insanla dolu olursa olsun¸ kendimizi yalnız hissetmemizden bahsediyorum. Bunaldığımız anda içten dost ve ahbap bulamama sorunumuzdan bahsediyorum. Her şeyin bir bedeli var mantığıyla insanların maddî karşılığı¸ yahut menfaatleri olmadan başkalarına yardım etmekten kaçınmalarından bahsediyorum. Kimsenin diğerine tahammülü yok çünkü artık. Bu hele de büyük şehirlerde artık o hale geldi ki kimse kimseyi dinlemiyor bile. Oysa hepimiz acılarımızı¸ sevinçlerimizi dostlarımızla paylaşmak isteriz. Sevmek ve sevilmek isteriz. Bize değer verilsin isteriz değil mi? Çok şey de değil aslında bu isteklerimiz öğle değil mi? Ama bunların kıymetini bilmedikçe¸ bunlar hayatımızdan kayboluyor. Bakın size ünlü psikiyatrist Viktor Frankl'ın başından geçen şu olayı nakletmek ve batı toplumlarında refah düzeyinin yükselmesine karşın¸ gittikçe yalnızlaşan zavallı insanının gerçekte hepimizin temel bir ihtiyacını nasıl yaşadığını göstermek istiyorum:
"Saat gecenin üçüdür. Frankl'ın telefonu çalar. Telefonun diğer ucunda intihar etmek üzere olan bir kadın vardır: ‘intihar etmeye karar verdim¸ ama ölmeden önce bir psikoterapist olarak sizin ne diyeceğinizi merak ettim’ der. Telefon konuşması yarım saat kadar sürer. Frankl¸ her türlü yöntemi deneyerek onu intihardan vaz geçirir. Kadın intihar etmeyeceğine ve Frankl'ı ziyarete geleceğine söz verir. Sözünü tutar ve bir gün Frankl'ın yanına gelir. Sohbet ederler. Sohbetleri sırasında Frankl¸ kadının kendisinin onu ikna etmek için yaptığı konuşmalardan dolayı değil de¸ başka bir sebeple intihardan vazgeçtiğini anlar. Bu sebep nedir biliyor musunuz? Gecenin saat üçünde uyandırılmasına rağmen sabırla onu dinleyen ve onunla konuşan birisinin de var olduğunu bilmektir sadece. Dolayısıyla bu dünyanın yaşamaya değeceğini düşünerek intihardan vazgeçmiştir kadın."
İşte bu kadar basit gözüken bir davranış¸ gerçekte ne kadar önemli¸ görüyorsunuz değil mi? Batı dünyasında böyle de¸ bizde çok mu farklı? Bugün bizde de dostluk¸ fedakârlık¸ akrabalık¸ komşuluk¸ misafirlik¸ insana makam ve parası olduğu için değil¸ sadece insan olduğu için değer verme¸ karşılıksız sevgi gibi kavram ve konular gittikçe bir masalda geçen Kaf Dağı ve Anka Kuşu gibi ütopya olmaya başladı farkındaysanız. Hayatta en büyük amacımız ve değerimiz¸ daha fazla şeye sahip olmakla sınırlandı maalesef. Kazançlarımız¸ aldığımız ev ve arabalar¸ ev eşyaları¸ biriktirdiğimiz paralar. Ya kaybettiklerimiz? İnsanlığımız adına kaybettiğimiz neler var düşünsenize. Bu değerlerin hangisi parayla alınıp satılabilir? Dostluğun maddi değeri nedir söyler misiniz? Ya sevginin? Kardeşi için organını bağışlayan insanın bu davranışı kaç lira eder söyleyebilir misiniz? Ya dini¸ imanı¸ namusu ve vatanı için can veren kişi akılsız ve aptal mıdır bu düşüncede? Bu tür davranışlar hangi parayla ölçülür bunu bilenimiz olduğunu hiç sanmıyorum. Çağdaş bir psikoloğun ifadesiyle cenneti bile ancak devasa bir süper market olarak düşünen günümüz insanlarının kafasında her hangi bir kutsalın manevî fonksiyonu ne olabilir ki?
Bütün bu anlattıklarımla çizdiğim bu karamsar tablo sizleri ümitsizliğe sevk etmesin. Doğru olan umudu kaybetmek değil¸ nereden nereye geldiğimizi doğru okuyarak¸ hiç birimizin de memnun olmadığımız davranışlarımızın nedenlerini anlamaya çalışmak ve doğru davranışlar için çaba harcamaktır. 
O halde kendimizle yüzleşmek için daha ne bekliyoruz. İçimize dönelim¸ insanlığımızı yeniden keşfedelim ve "yeniden doğuş" için düğmeye basalım. Kaybolan insanlığımız bulunamayacak kadar uzağımızda değil. 
O halde haydi buyrun insanlık keşfine ! Buyrun içimize yapacağımız yolculuğa ! Yolunuz ve yolumuz açık olsun !

Müslüman gencin ideal bir günü nasıl olmalıdır?

Müslüman genç, her sabah hayata yeni bir dirilişteymiş gibi uyanır. Hayalleri gençtir. Umutları tazedir. Gönlü heyecan doludur. İnancı sağlamdır. Ebedi hayata dair kuvvetli planı ve programı vardır. Dünyanın geçici gençliğine aldanmaz; ahiretin ebedi gençliğine taliptir. Bu yüzden Allah`ın rahmeti hep iki elinden tutar. İdeal bir Müslüman genç hayatına sabahın erken ışıklarıyla başlar. Doğan şafak kulaklarına yepyeni bir günün, yepyeni umutların gelmekte olduğunu fısıldar. Gözleri yeni bir dirilişin sabahına uyanır gibi açılır. Kulaklarına gelen sabah ezanı İsrafil`in (as) diriliş öncesi ikinci sur`u kadar gür ve net biçimde, onu tatlı uykusundan uyandırır. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, her sabah uyanışında haşir sabahını yeniden hatırlar.1 Hangi genç olursa olsun; haşir sabahını hatırladığı an, hayatını yönlendirecek günlük program kendiliğinden hayat sayfasında dizilir, yazılır, dimağına açılır. Çünkü bilir ki, o sabah Allah`ın huzuruna çıkıp varacaktır yine; koşarak, sağa sola sapmadan, yolu şaşırmadan, başkalarına ilişmeden, itilip kakılmadan. Ve Rabbini ayın on dördü gibi görecek, bilecektir. Bu açıdan, haşir sabahına uyanır gibi uyanır ideal genç her sabah. Uyanırken, `BismillahirrahmanirrahimElhamdülillahi`llezi ehyana ba`de ma ematena ve ileyhi`n-nüşur` (Rahmanve Rahim olan Allah`ın adıyla. Öldükten sonra bizi dirilten Allah`a sonsuz hamd olsun. Ona dönüyoruz.) der ki, günün ilk sünnetini böylece yaşamış olur. Bu sünnetle günü ışıklanır gencin, kalbi ihya olur, aklı hayat bulur, içi aydınlanır. 1- Ardından namaz; sabah namazı. İdeal bir Müslüman gencin gündemini Allah`ın emri tayin ediyor. Çünkü bilir ki, mahşerde uyandığında da tıpkı namazdaki gibi Allah`a baş eğecek ve teslim olacaktır. Şimdi yalnız Allah`a inananlar; o zaman inanan, inanmayan herkes mecburen teslim olacaktır. 2- Sabah namazından sonra Allah`ın yasakladığı bir şey olmamak şartıyla hiçbir şey günah değildir; ne yaparsa yapsın, mubahtır. Yapacaklarını tercih hakkı vardır. Mesela işe gitmek için yapacağı hazırlıklar, Allah`ın adıyla yapacağı kahvaltı, ya da tesbihattan sonra vakti el veriyorsa yapacağı ders; bunlar ideal gencin iş güç durumuna göre yapacağı günü birlik değişebilen tercihlerdir. Artık iş durumuna göre gündemini oluşturabilir. Sabah namazını kıldığı için, günah olmamak kaydıyla artık yaptığı tercihlerin hepsi de ona sevap getirecek cinstendir. 3- İdeal genç, tercihli gündeminde mümkün mertebe sünnetleri çok yaşamaya bakar. Çünkü bilir ki, her sünnet onun hayatında ışıklar demektir. O her bir sünneti mahşer günü ışıklarından bir ayrı ışık sayıyor. BediüzzamanHazretlerinin ifadesiyle, adi hareketlerini ibadete çeviren parlak ışıklar.2 Yemek yerken, su içerken, elbise ve ayakkabı giyerken, aile efradıyla konuşurken, vedalaşırken, evden çıkarken, insanlarla selamlaşırken, işe başlarken, iş hayatında öz veriyi, kaliteyi, başarıyı, verimliliği, doğruluğu, dürüstlüğü, çalışkanlığı, yumuşak huyluluğu yaşarken uyduğu sünnetler ona sürekli mertebe kazandıracaktır. Böylece ideal bir genç, Allah`ın rızasına doğru sürekli bir yükseliş içerisinde olacaktır. 4- Öğle ezanı okunduğunda ideal bir genç için yeniden zaman duracak, saatler yeniden tarih yazacaktır. Genç, midesiyle birlikte ruhunun da acıktığını hissediyor. Biliyor ki, ruhunun da ihtiyacı olan teneffüsü, ancak namazın penceresi verebilir.3 Kendini ya bir camie, ya bir seccadenin üzerine atar. Hiç zaman geçirmeden. Çünkü çağrı genç için sema ötesinden, Allah`tan geliyor. Allah`ın çağrısına aynı duyarlılıkla cevap vermelidir ideal genç. Namazdan sonra namaz tesbihatı ve küçük de olsa yapacağı namaz dersi gencin ruhunu çekiçle, örsle onaracak önemli faaliyetlerdendir. 5- Namazın ardından günah olmamak şartıyla yaptığı her mubah davranış ve iş gencimize yine sevap kazandırmaya devam eder. Gencimiz, mubah davranışlarını sergilerken mümkün mertebe sünnetleri tercih etmeye devam eder. Böylece her birisi birer güneş değerinde sünnetler gencimizin hayatını taçlandırır, ahiretini nurlandırır.  Dipnotlar: 1- Sözler, s. 46 2-Lem`alar, s. 55 3- Sözler, s. 244 (Süleyman KÖSMENE)

Chef Meryl's Havuçlu Kek Tarifi






    MALZEMELER  



    1 adet yumurta
    2 su bardağı rendelenmiş havuç
    1 su bardağı iri çekilmiş ceviz
    1 su bardağı süt
    1 paket kabartma tozu
    Bir buçuk çorba kaşığı margarin
    3 su bardağı elenmiş un
    1 tatlı kaşığı dolusu tarçın
    1 su bardağı tozşeker
    Kalıbı yağlamak için çok az margarin 


HAVUÇLU KEK YAPILIŞI  


* Öncelikle yumurta ve şekeri mikserle iyice çırpın. 
* Oda sıcaklığında margarin ve sütü ilave edin. 
* Rendelenmiş havuçceviztarçın ve unla birlikte kabartma tozunu da ilave edip karıştırın. 
* Margarinle yağlanmış kek kalıbına hamuru dökün. 

* Önceden ısıtılmış 175 derece fırında pişirin. 
* Dilimleyerek servis yapın.


















10 Ağustos 2015 Pazartesi

Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer

Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer


ABD'li dövme sanatçısı Andy Eschenbach insan vücudunun en acı veren dövme bölgelerini açıkladı.

Dövme yapılırken yaşanan titremenin ve sesin saniye saniye duyulduğunun altını çizen Eschenbach'e göre dövme yaptıranları en çok zorlayan bölge baş.


Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer




Yüze yapılan dövmelerin de son derece acı verici olduğunu belirten Eschenbach uyarıyor: Sakın yapmayın.



Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer




Ele yapılan dövmelerin son dönemde trend olduğunun altını çizen Eschenbach, bu bölgede en çok acı veren noktanın avuç içi olduğunu belirtiyor.




Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer



"Göğüse yaptırılan dövmenin göğüsün bıçakla ikiye ayrılması kadar acıttığını duydum"




Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer




Bazı müşterilerin acı çektiği bu bölge kimileri tarafından hissedilmiyor.




Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer




bu bölgelere yapılan dövmelerin son derece acı verici olduğunu belirten Eschenbach, bazı durumlarda acıyı gidermek için ilaçlara başvurmak durumunda kaldıklarının altını çiziyor.




Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer



"Kalçaya yapılan dövmeler sizi oldukça rahatsız edebilir"




Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer



"Dize yapılan dövmelerde hissedilen acı ise çoğunlukla insanların dizlerine dokunmasından hoşlanmayan müşterilerin tepkilerinden kaynaklanıyor"



Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer
Ayak bölgesine yapılan dövmenin hatırı sayılır miktarda acıya sebep olduğunu belirten Eschenbach uyarıyor: Yine de insanların anlattığı kadar acıtmıyor.



Dövme yaptırırken en çok acıyan 10 yer

Diğer bölgelere oranla buranın daha az acı verdiğini belirten Eschenbach, "Yine de bu bölgeye dövme yaptıran çoğu kişi cehennem azabı yaşadıklarını iddia eder" diyor.

9 Ağustos 2015 Pazar

Ortaçağ da kadınları cadı olarak suçlayıp yaktılar



Ortaçağ Avrupasında Cadılar

Çoktanrılı dönemin bilge kişisi kabul edilen büyücüler, ortaçağda kilisenin yorumuyla “şeytanın uşağı” cadılara dönüştüler. Önce, bütün aksiliklerin sorumlusu olarak yaratıldılar(!) sonra da engizisyon mahkemelerinde öldürüldüler.

Günümüzde fantastik edebiyat oldukça popüler. Bugün büyü denen şeyin aslında var olmayan, yalnızca masallarda kendine yer bulabilecek bir uğraşı olduğunu biliyoruz. Ne var ki, tarihin her döneminde durum böyle değildi. Her ne kadar bugün dünya onları televizyon dizilerinden burunlarını oynatarak istedikleri her şeyi yapabilen tatlı yaratıklar olarak tanısa da cadılar, özellikle ortaçağda birçok kimsenin korkulu rüyasıydı. Geceleri dolaşarak kötülük yaptıklarına inanılan 50 yaşlarında, dul, tırnakları uzun, pis ve şehvet düşkünü kadınlar için kullanılan cadı tanımlaması aslında bir dinin nasıl yozlaştırılabileceğinin en iyi örneklerinden birini de oluşturuyor. Peki neden kadınlar? Çünkü Kitab-ı Mukaddes’te,

“Efsuncu kadını yaşatmayacaksın” (Çıkış 22:18)

hükmü yer alıyor. Aziz Augustine göre, ‘havai güçler’ olan iblisler göklerden aşağı süzülerek kadınlarla cinsel ilişkiye giriyorlardı. İşte cadılar, bu yasak ilişkinin ürünüydü.

Cadılık inancının tarihi, ilk insan topluluklarına dayansa da, Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra kabusa dönüşmeye başlıyor. Şehirler, bu tek tanrılı dinin yayılmasına karşı çıkmazken, köylerde çoktanrıcılık devam ediyor. Ancak bu, kilisenin, Pagan adı verilen köylüleri şeytanla işbirliği yapan cadılar olarak tanımlamasına neden oluyor. Şeytanla işbirliği yaptıklar ve havada uçtukları, kötülüklerini dünyaya yaydıkları söyleniyordu. Bunlar çoğunlukla halkın cahilliğinden kaynaklanan hurafelerdi. Ne var ki, ortaçağ Avrupa’sında cehalet o kadar yaygındı ki, açıklanamayan her şey büyüye yoruluyordu. Kilisenin çeşitli amaçlarla yürüttüğü cadı avları da kısa sürede toplumsal bir histeriye neden oldu. Kilise, 1233′te, mezhep sapkınlıklarını önlemek ve Hıristiyanlıktan uzaklaşan tarikatlarla uğraşmak için engizisyonu kurdu. Cadılar da bu mahkemelerden nasibini aldı. Ortaçağda Avrupa’da cadılık ve büyücülük suçlamasıyla yüzlerce kişi canlı canlı yakıldı. Peki, bütün bu histerinin ardında yatan şey neydi? Yüzyıllar boyunca ortada görülmeyen cadılar ne olmuştu da ortaçağ Avrupa’sında böylesine ortaya çıkmıştı? Kilise birdenbire cadılara neden düşman kesilmişti?

Büyücü avına ilişkin yaygın kuramlardan ikisi, ağırlıklı olarak tıbbi gerekçelere dayandırılmış ve kitlesel bir çılgınlık varsayılmıştır. Savlardan ilkine göre köylü halk aklını kaçırmıştır. Yani büyücü fenomenine, elinde yanan bir meşale ile simgelenen, kana susamış köylü lümpeninin kitlesel öfkesi ve kitlesel paniğinin yarattığı bir salgın hastalık olarak bakılmalıdır. Bir diğer psikiyatrik açıklamaysa daha da inanılmayacak bir savla, bizzat büyücülerin kendilerinin, ruhsal bir bunalım içinde dünyayı tımarhaneye çevirdiği yolunda. Oysa gerçekler ne illegal bir lümpen hareketi ne de histeriye kapılmış kişilerin hezeyanları olarak açıklanabilir.

Hemen hemen dünyanın her toplumunda bir çeşit cadı kavramı vardır. Ama Avrupa’nın cadı çılgınlığı başka yerde patlak veren herhangi bir benzerinden daha canavarca, daha uzun süreli olmuş ve çok daha fazla sayıda kurban ortaya çıkmıştır. İlkel toplumlarda suçu ya da suçsuzluğu belirlemenin bir parçası olarak acı veren çok çetin deneyler kullanılmış olabilir. Ama hiçbirinde cadı olduğu düşünülen kişilere, diğer cadıların adını vermeleri için işkence yapılmamıştır. Hatta Avrupa’da bile işkence, ancak 1480 tarihinden sonra bu amaçla kullanılmıştır. MS. 370 İskenderiye Tarihin ilk bilinen kadın matematikçisi Hypatia, rüyalar, astronomi ve matematikle uğraştığı için, kilisenin iftirası üzerine cadı ilan edildi. Suçlama:

“Kadının okumuşu cadı olur”

idi. Elbette bu farklı bir yorumdu, lakin cadılığın nasıl türediğini bize açıklayabilirdi. MS 1000 yılından önce komşusu tarafından sözde şeytanla görüldüğü için öldürülen hiç kimse yoktur. İnsanlar birbirini sihirbaz ya da cadı olmakla ve kötülük yapmak için kullandıkları doğaüstü güçlere başvurmakla suçlamışlardı. Havada uçabilen ve korkunç hızlarla büyük mesafeler geçen bazı kadınlar hakkında çeşitli şeyler anlatılıyordu. Ama yetkililer sözde cadıları yakalayıncaya kadar bunları kovalamak, bulmak için araştırma yapmak ve suçlarını itiraf ettirmek için işkence yapmak benzeri eylemlerle ilgilenmiyorlardı. Aslında, Katolik kilisesi başlangıçta havada uçan cadı gibi şeylerin var olmadığını, süpürgeye binmelerini şeytanın yarattığı bir hayal olarak kabul edildiğini ısrarla belirtmiştir. MS 1000 yılında böyle uçuşların gerçekten yapıldığına inanmak yasaklanmıştır; sonraları, yaklaşık 500 yıl sonra, 1480 yılındaysa bu uçuşların yapılmadığına inanılması yasaklanmıştır. MS 1000 yılında kilise, cadıların süpürgeye binme eylemlerini şeytanın ürettiği bir simge olarak görüyordu. Beş yüz yıl sonra kilise süpürge sopasına binme olayının yalnızca bir simge olduğunu savunanların, şeytanla birlik olduğunu resmen öne sürdü.

Araştırmacı yazar ve tarihçi Giovanni Scognamillo“Medeniyetler Çatışmasında Batı’nın İnanç Temelleri” adlı kitabında engizisyon mahkemeleri ile ilgili şunları anlatıyor:

“1834′e kadar süren bu mahkemelerde, papaların kararları ve desteği ile kilise, tarihin en kanlı ve korkunç sahifelerini katliamlar ve işkenceler ile dolduruyor. Dini bir kuruluş olan engizisyon, bağlı olduğu kurumu, hiçbir şeyden kaçınmadan ve hiç kimseden korkmadan vargücüyle savunuyor. Cadılık adı altında siyasi çıkarları destekleyerek, kilisenin en korkutucu silahı oluyor. Jeanne d’Arc, cadı olarak yakılıyor.” (Jeanne d’Arc: Fransız halk kahramanı. Erkek kılığına girerek İngiliz işgaline karşı savaşmış; esir düştükten sonra diri diri yakılmış. Engizisyon tarafından dine karşı gelmek ve büyücülük yapmakla suçlanan Jeanne d’Arc, 1920′de Vatikan tarafından azize olarak kutsanmış.)

Amerikalı Fizikçi Carl Sagan‘da, “Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı” adlı kitabında,

“Cinselliği bastırılmış, erkek egemen bir toplumda, yargıçları bekar kalmaya mahkum edilmiş rahipler tarafından gelen bir ortamdan bekleneceği gibi, engizisyonda güçlü cinsel ve kadın düşmanı öğelerin de söz konusu olduğu biliniyor”

yorumunu yapıyor.

Katolik kilisesi başlangıçta havada uçan cadı gibi şeylerin var olmadığını, süpürgeye binmelerini şeytanın yarattığı bir hayal olarak kabul edildiği görüşü Canon Episcopi denilen bir belgede düzenlenmiştir. Cadı çetelerinin geceleri uçtuklarına inanan Canon, şöyle uyarır:

“Aklı imansız olan kişi bu şeylerin ruhta değil, vücutta olup bittiğini sanır. Başka deyişle, şeytan sizi ya da başkalarını geceleri uçtuğunuza inandırır, ama ne siz ne de başkaları gerçekten uçuyor olamazsınız.”

“Gerçekten” sözcüğünün ne anlama geldiğinin ve gerçek sözcüğünün daha sonraki tanımlarından farkının kesin ölçüsü bulanık olmuştur: Sizin ya da düşçü arkadaşlarınızın, başkalarıyla havada uçtuğuna inandığınız bir kişi günah işlemiş olmakla suçlanamaz. Başkalarının orada bulunmuş olmaları yalnızca bir düştür, başkaları sizin düşlerinizde yaptıklarınızdan sorumlu tutulamazlar. Ancak, düş gören burada kötü düşünceler taşıyordur ve bu nedenle cezalandırılmalıdır. Bu ceza şekli sonradan olacağı gibi yakılmak değil, aforoz edilmekti.