23 Şubat 2016 Salı

CREATION IN THREE DARKNESSES - ÜÇ KARANLIKTA YARATILIŞ

three_darkness_featured

6- …He creates you, in the wombs of your mothers, in stages,
one after the other, in three darknesses…
(39- The Throngs, 6)

The fetus in the mother’s womb is a fragile thing. If it were not protected well, heat, cold, temperature variations, impacts or even the mother’s sudden movement might kill it or cause it irreparable damage. The three zones within the mother’s womb protect the fetus against all sorts of dangers. These are:
1- The abdominal wall,
2- The uterine wall, and
3- The amniotic sac.
With the level of knowledge at the time, this information could not have been available. The fetus continues to develop in the dark of these three regions. The amniotic sac contains a fluid that fills the amnion to protect the embryo from desiccation and shock. This substance is a kind of cushion that absorbs shocks, balances exerted pressures, prevents the amniotic membrane from adhering to the embryo and enables the fetus to change position in the womb. If the fetus could not easily move in the said fluid, it would remain idle as a mass of flesh and would likely suffer injuries leading to various complications. Equal distribution of heat enables the fetus to be at a constant temperature: 31°C. We observe that our Creator has designed everything perfectly in its minutest detail, satisfying all the requirements of our body and protecting it against the dangers lurking in the outside world.

FROM ONE STAGE TO ANOTHER


It was also said that verse pointed to the fact that during the stages of creation we passed through three different phases of development. According to this view the three veils of darkness refer to:
1- The fallopian tubes: The sperm, having fertilized the egg, proceeds on along the fallopian tubes. The zygote during this journey begins to divide and reproduce itself.
2- The uterine wall: The stage during which the embryo hangs on the wall.
3- The amniotic sac: The sac fills with a fluid that surrounds the fetus. The next step of evolution calls for a longer period of development in this sac.
A glance at the outward aspect presents a uniformity of sight. But were we to shrink to the size of a tiny cell and explore the environment, we would see how different these chambers were. The first dark space reminds us of a monumental tunnel. The second compartment is a dark forest where no light penetrates, and the third compartment reflects the dark depths of the sea.
As we can see the Quran describes either 3 intertwined layers or 3 consecutive dark spaces. God knows whether the reference is to one or to the other. (We think that the first ternary separation we did is the fundamental indication of the verse.) And in addition there are three stages through which the embryo evolves.
The three stages in question are:
1- The pre-embryonic stage: This stage is called the “first trimester.” As the cells multiply, they get organized in three layers; this process takes two weeks.
2- The embryonic stage: Basic organs begin to emerge from the cell layers. This stage is referred to as the “second trimester” extending from the second week to the eighth week.
3- The fetus stage: The face, hands and feet appear and the human figure is formed. This is the “third trimester” that extends from the 8th week until birth.
Our shaping up takes place in stages, in each of which new evidences emerge. Data relative to embryology have been acquired only in the recent past. Neither before the descent of the Quran, nor in the course of the millennium succeeding it can you find such information available. The Quran indicated the composition of the semen, from a drop of which man was created. The Quran coined names that describe the development stages of the embryo; namely hanging to the wall of the womb (alaq), succeeded by the chewed lump of flesh (mudga). Thus the Quran uses terminology based on the positions the fetus assumes. Again there was no source before the Quran which asserted that the muscles were made after the formation of bones.
To assert a scientific fact, a scientific background is a must. It is on such a foundation that other data can rest, which, in turn, calls for advanced microscopes and micro cameras. At the descent of the Quran, there was no such scientific background or such instruments. Nobody of sound mind can come forward and say that the information in the Quran was a result of fortunate coincidences.
35- Were they created of nothing or were they themselves the creators?
(52-The Mount, 35)


 …Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlıkta bir yaratılışdan diğer yaratılışa geçirerek yaratmaktadır…(39:6)
Anne karnındaki cenin çok hassas bir varlıktır. Cenin eğer özel bir korunmaya sahip olmasaydı; sıcak, soğuk, ısı değişimleri, darbeler, annenin ani hareketleri cenine ya büyük bir zarar verecek, ya da cenini öldüreceklerdi. Annenin karnındaki 3 bölge cenini tüm bu dış tehlikelere karşı korur. Bu bölgeler şunlardır:
1- Karın duvarı
2- Rahim duvarı
3- Amniyon kesesi
Kuran’ın indiği dönem ve bölgede, embriyolojiyle ilgili bilimsel bir uğraşa rastlamıyoruz. Peki o zaman Kuran’ın anne karnındaki üç karanlığa işaret etmesi nasıl açıklanabilir ? Hiç şüphesiz bu ifadeyi Kuran’ın indiği dönemin bilgi seviyesiyle açıklamaya olanak yoktur.
Cenin bu üç tabakanın koruyuculuğu altında kapkaranlık bir mekanda yavaş yavaş gelişimini sürdürür. Amniyon kesesi temiz, akışkan bir sıvı ile doludur. Bu sıvı sarsıntıları emen koruyucu bir yastık gibidir, basıncı dengeler, amniyon zarının embriyoya yapışmasını engeller ve ceninin rahim içerisinde rahatlıkla dönmesini sağlar. Eğer cenin bu sıvı sayesinde rahatlıkla hareket edemeseydi, bir et kütlesi gibi yığılıp kalacak, devamlı bir tarafı üzerinde aylarca durduğu için yaralar vücudunu saracak ve birçok komplikasyon ortaya çıkacaktı. Ceninin her tarafının eşit biçimde ısınması da önemlidir. Sıvının ısıyı eşit dağıtması sayesinde dışarıdaki sıcaklık ne olursa olsun ceninin her yanı 31°C’lik sıcaklığa sahiptir. Yaratıcımız her aşamada her şeyi en ince şekilde ayarlamış, karanlıkların içinde her ihtiyacımızı karşılamış, bedenimizi dış dünyanın tüm zararlarından korumuştur.

YARATILIŞTAN YARATILIŞA GEÇİŞ

Bu ayetin anne karnında, yaratılış aşamalarımızda içinde bulunduğumuz 3 farklı ortama veya 3 farklı yaratılış aşamasına işaret ettiğini düşünenler de olmuştur. Buna göre 3 karanlık şöyledir:
1. Fallop borusu: Spermle yumurta birleştikten sonra fallop borusu boyunca ilerler. Fallop borusu boyunca ilerleyen zigot bölünerek çoğalır.
2. Rahim duvarındaki bölge: Bu bölgede diğer bölümlerde işlediğimiz asılıp tutunma (alaka) aşaması geçirilir.
3. Amniyon kesesi: Ceninin etrafındaki içi özel bir sıvı ile dolu kesedir. Gelişimin geri kalan uzunca kısmı burada geçirilir.
Amniyon kesesi
     Cenin gelişiminin uzunca bir kısmını amniyon kesesinin içinde geçirir.
Dıştan görünüşte bu karanlık mekanların farkları yok sanılır. Halbuki minik bir hücrenin boyutuna bölünüp bu mekanları gezebilsek, nasıl farklı mekanlar olduğunu idrak edebiliriz. Birinci karanlık mekan, hücreye göre dev karanlık bir tüneli hatırlatmaktadır. İkinci karanlık mekan ise ışıksız kapkaranlık bir ormanı. Üçüncü karanlık mekan ise ışıksız bir denizin altını andırır. Görüldüğü gibi iç içe katman olarak karanlık mekanlar 3 kat olduğu gibi, sırasıyla geçilen karanlık mekanlar da 3 tanedir. Ayetin bu iki açıklamadan herhangi birine mi, yoksa her ikisine de mi işaret ettiğini Allah bilir. (Biz, yaptığımız ilk üçlü ayrımın ayetin temel işareti olduğu kanaatindeyiz.) Bu karanlık mekanlardaki gelişimde geçirilen aşamaların tüm bilimsel kitaplarda 3’e ayrılıp incelenmesi de ilginçtir. Bu üç aşama şöyledir:
1. Pre-embriyonik aşama: Bu aşama birinci trimester olarak anılır. Hücreler çoğalırken 3 tabaka şeklinde organize olurlar, ilk iki haftayı kapsar.
2. Embriyonik aşama: Hücre tabakalarından temel organlar ortaya çıkmaya başlar. İkinci trimester olarak anılır. İkinci haftayla sekizinci hafta arasını kapsar.
3. Fetal aşama: Bu aşamada yüz, eller, ayaklar belirginleşir, insan dış görünümü ortaya çıkar. Üçüncü trimester olarak anılır. Sekizinci haftadan doğuma kadar olan safhadır.
Ayette işaret edildiği gibi yaratılışımız, bir yaratılış aşamasından diğer yaratılış aşamasına geçerek olmaktadır. Tüm aşamaların ortak özelliği her birinde yaratılışın delillerinin gözükmesidir. Kitabımızın embriyolojiyle ilgili bu son bölümlerinde gördüğümüz bilgilere son yüzyılda ulaşılmıştır. Kuran’dan önce ve Kuran’dan sonraki bin yılda bu bilgilerin hiçbirine, Kuran dışında hiçbir kitapta rastlayamazsınız. Kuran, hem meninin karışımlı yaratılışına, hem de bu meninin az bir bölümünden yaratıldığımıza dikkatlerimizi çekmiştir. Kuran, anne rahmindeki gelişimde embriyoya, aldığı hallerden türeyen isimler takmıştır: Asılıp tutunan (alak), bir çiğnemlik et (mudga) gibi. Böylece Kuran, ceninin aldığı hallerden çıkan bir terminoloji oluşturmuştur. Yine ilk önce kemiklerin sonra kasların yaratıldığını Kuran dışında ortaya koyan olmamıştır. Yaratılışın içindeki farklı karanlıklara Kuran dışında dikkatleri çekmiş bir kitaba da binlerce yıllık tarihte rastlayamazsınız.
Bilimsel bir bilgiyi ileri sürmek için her şeyden önce bilimsel bir altyapı gerekir. Var olan bir altyapı üzerinde diğer bilgiler yükselir. Ayrıca bu tarz bilimsel bilgiler için gelişmiş mikroskoplara da mikro kameralara da ihtiyaç vardır. Kuran’ın indiği dönemde ne bilimsel altyapının, ne mikroskobun, ne de mikro kameraların olduğunu kimse iddia edemez. Bu bilgilerin rastgele yapılan tahminlerle tutturulduğunu söylemeye de hiçbir vicdanlı insan kalkışamaz.
Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar: Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?(52:35)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder